Cuma, Aralık 30, 2005

folklör


Bugün sağlık raporu almak için gelen '87 doğumlu bir gençle sohbet ettik.Halkevleri bünyesinde okullarda folklor öğretmenliği yapmak için sağlık raporuna gereksinim duymuş.5 yıldır belediye bünyesinde folklor yapıyormuş.Bulgaristan,Yunanistan,ve Polonya'ya festivallere ve yarışmalara gitmişler.Polonya'da Krakov ne Fransa'da Metz kentlerinde her yıl dünya şampiyonası düzenlenirmiş,bunlar,hep Polonya'ya katılıyorlarmış.Daha önce bir kez dünya birincisi olmuşlar.Yarışmada sadece dansa ahenge kıyafetlere değil grup üyelerinin dinlenme zamanlarındaki davranışlarına, diğer ekiplerle ilişkilerine de bakılıyormuş. Jüri üyeleri kamplarda kendilerini tanıtmadan dolaşıyor gözlem yapıyorlarmış.Birinci olunca 50-60 tane Cumhuriyet altını hediye etmişler.Altınları alamak için Ankara'ya gidip orada Polonya'nın Ankara büyükelçisinin, ve Türkiye'nin Polonya temsilcisinin önünde dans etmişler. Kazandığı altınlarla bilgisayar almış. Halkevlerinden haftada 40 saat öğretmenlik karşılığı 560 milyon para alınıyormuş.Ayrıca tiyatroda figürasyona da çıkıyormuş, ondan da her oyun veya prova başına 25 YTL alıyormuş.Ayda 500 YTL de oradan kazanıyormuş. Bir de yazın otellerde dansediyorlarmış.Her gösteriden de 25'er YTL alıyorlarmış. Gösteriler 1 saat sürüyormuş,genelde günde 2 gösteri yapıyorlarmış. Yurtdışı festivallerde kızlarla tanışıyorlar,adreslerini alıyorlarmış,ama aramaya fırsatı olmuyormuş.Pek aklıbaşında bir çocuktu, fazla aklı başında...

Cumartesi, Aralık 24, 2005

şiddet


Bugün 33 yaşında 32 haftalık bir gebeyi ultrasonla muayene ettim. Gebe kartında eşiyle arasında Rh uyuşmazlığı olduğunu görünce daha önceki gebeliklerinde Rh aşısı uygulanıp uygulanmadığını sordum. Uygulanmamış , çünkü bir önceki gebeliği dayak yediği için erken ve acilen sonlandırılmış. Çocuğu da babası şiddet uyguladığı için çocuk yuvasında alıkoymuşlar. Kadının öyküsünü dinledikçe duyduklarıma inanamadım: Çanakkale'nin bir köyünde yaşayan hasta 10 yıllık evlilik ve iki çocuktan sonra köy kendini sıktığı ,şehirde yaşamak istediği için kaçmaya başlamış, en sonunda eşiyle anlaşarak boşanmış, İzmir'e gelmiş. Bir arkadaşının aracılığı ile 47 yaşında bir taksi şöförüyle 1,5 yıl önce evlenmiş. İlk kocası hiç dövmemiş,ama ikinci kocası hergün dövüyormuş. Dün kafasına kültablası fırlatmış, gerçekten de alnı şişti. Dayak yedikten sonra bu da bebeğe kızıp karnını yumrukluyormuş. Öbür bebeğini çocuk yuvasına bırakmışken neden tekrar doğurmak istediğini sordum. Kocası bebek doğunca Almanya'daki zengin bir arkadaşına vereceğini, O'nu da öldüreceğini söylüyormuş. Hergün kapıyı üzerinden kilitliyormuş. Daha önce dövdüğünde rapor alıp şikayet etmiş, iki ay hapiste kalıp çıkınca daha çok dövmeye başlamış. Üç ay Çiğli kadın sığınma evinde kalmış ama daha fazla kalınmasına izin verilmiyormuş, kapının önüne koymuşlar. Babası ve üvey annesi de onu istemiyorlarmış. Hayali doğumdan sonra Konya'daki kadın sığınma evine gitmekti. 'Orada istediğin kadar 10 yıl, hatta 11 yıl kalabiliyormuşsun' dedi. Sen ne yapıyorsun seni döverken dedim; hiçbirşey yapmıyor,ses çıkarmadan bekliyormuş. Bunun kabul edilemez bir durum olduğunu, bir daha dayak yediğinde karakola başvurmasını söyledim. Karakoldaki polisler eşinin arkadaşlarıymış. 'Eşler arasına girilmez, eşindir döver de sever de' deyip geri gönderiyorlarmış. O zaman İlçe Emniyet müdürüyle bizzat görüşmesini, O'nu korumanın polisin görevi olduğunu anlattım, kendisine ve bebeğine zarar vermeyeceği konusunda terapötik anlaşma yaptım ( söz aldım ), müdürlüğün gönderdiği ücretsiz demir preparatlarından verdim.
Bebeğin cinsiyeti kızdı, ama sormadı.

Cuma, Aralık 23, 2005

ilk yardım


Dün nefes darlığı yakınmasıyla gelen genç bir hanım hastanın fizik muayenesinde herhangi bir anomali bulamayınca canını sıkan birşey olup olmadığını sordum.Geçenlerde kaynı elektrik çarpması sonucu 40 yaşında ölmüş.Gündüz eve gelen marangoz duvara bir çivi çakacakmış, müteveffanın eşi ille de buatın altındaki küçük deliklere çakmasını söylemiş. Akşam eşi eve gelince banyoya girmiş, yatak odasının ışığını yakılınca da elektrik akımına kapılmış. Eşi kurtarmaya çalışınca o da akıma kapılmış ama yere düşerek kurtulmuş. Komşuların yardımıyla sigortayı kapatıp banyodan çıkarmışlar. O sırada hık hık ediyormuş , hastaneye götürmüşler ama kurtulamamış. Hikayeden anladığım kadarıyla bu hastanın ölmesi tamamen cehaletten kaynaklanmış.Elektrik tesisatının üzerine çivi çakılmasını bir yana bırakırsak, basit ilk yardım bilgisi hayat kurtarabilirdi: Elektrik akımına kapılan kişinin kalp iletimi karışır,(kalpte de elektriksel bir iletim sitemi vardır) kalp kasılamaz, kan pompalayamaz ve dakikalar içinde ölüm gerçekleşir. Eşi elektriği kestikten sonra hastanın gösünün ortasına, kalbin tam üzerine sert bir yumruk indirseydi şu anda dul kalmayabilirdi.

Çarşamba, Aralık 14, 2005

palolem


Yillik iznimin bir bolumunu! kullandigim icin acil vakalar disinda hasta bakmiyorum, ama dun aksam Hindistanin Goa eyaletinin Palolem plajinda garson Babula dan ogrendiklerimle bu hafta da kosemi bos birakmayayim istedim: Babu( kisa formu oyleymis) Nepalin Hindistan sinirinda bir kasabadanmis. Nepallilere Hindistana giriste pasaport sorulmuyormus. Kalkutada liseyi okurken ingilizceyi ogrenmis. Sezonda 40-50 bin Rupi (1000USD) kazaniyormus. Ailesi Nepaldeymis. Sezon 15 Mayista bitip 15 Agustosta aciliyormus. Sezon bitince butun coco hutlar (bambu kulubeler) sokuluyormus, sezon basinda yeniden yapiliyormus. Ben once ayda 1000 dolar kazaniyor anladim,e sen de Turkiye ye gel dedim. Nesi meshur dedi, sis kebap, raki, lokum dedim,bir de zeytin.Zeytin burada cok pahaliymis.Turkiyenin yerini sordu,tarif ettim.Sabah yediden gece musteri gidene kadar 1- 2 allah ne verdiyse calisiyormus.
Ayda 100 dolar kazandigini ogrenince bes rupi bahsis biraktim.

(Resimler Babu ve Palolem)

Perşembe, Aralık 08, 2005

12 eylül

Dün hipertansiyon krizinde olan bir hastayı bana danıştılar.Tansiyonu 220/120 imiş,IV Lasix uygulamalarını ve dilaltı Nidilat vermelerini söyledim. Diazem de yapalım mı hasta ajite deyince hastayı görmek istedim.
42 yaşındaki hasta panik atak geçiriyordu.

Şikayetleri 25 yıl önce başlamış,12 Eylül döneminde Dev-Genç üyesiymiş.Polisler tutuklamaya geldiklerinde çok direnmiş,12 polis zor sokmuşlar arabaya. Giderken ağlayan annesine ne ağlıyorsun 8 tane çocuğun var,biri vatana feda olsun diye diklenmiş. Tutuklu kaldığı iki ay boyunca günde iki kez dörder saat işkence yapmışlarHiç silahlı eyleme katılmadığından hüküm giymemiş,salıverildikten sonra da asla toparlanamamış.TV de miting görüntüsü olduğunda , geniş alanlarda, dar alanlarda, cenazelerde ter boşanıyor, bayılacak gibi oluyormuş. Karısı dahil hiç kimse derdini anlamıyormuş. Kendini çok çaresiz hissediyordu. 25 yıldır kullandığı Xanax'ı daha önce eşi yazdırmaya geldiğinde kesmiştim. Zaman zaman düzensiz antidepresan kullanımları olmuş, ama düzgün bir tedavi görmemiş.
IM Largactil amp.yaptırdım, Faverin 100 mg.ve Largactil tb. başladım. Tansiyonu için de tedavisine TARKA tb. ekledim.

Gelişine göre oldukça sakinleşmiş ve tansiyonu düzelmiş olarak ayrıldı.

kuaförlük


Bugün annesine ilaç yazdırmaya gelen 27 yılık bir kuaförle konuştuk.Şimdilerde kadınlar saçlarını hep sarıya boyatmak istiyorlarmış,ama esmer olduklarından yakışmıyormuş.Çok özenme varmış,genelde en çok istenen GülbenErgen ve Hülya Avşar’ın saç modelleriymiş.’Eskiden böyle değildi’ dedi,’O zaman herkes ne istediğini kendine ne yakışacağını bilirdi, ya da bana bırakırlardı’.
"Ne zaman böyle oldu" dedim,
90 yılından sonra özel televizyonlar yaygınlaştıktan sonra olmuş.

Röfle yaptırmak,saçın boyuna göre 35-40 Ytl den başlıyormuş.

Pazartesi, Aralık 05, 2005

kuma


Bugün 39 yaşında bir hanım iki yaşında bir çocukla başvurdu. Hanımın tansiyon, kalp çarpıntısı ve çocuğun öksürük yakınması vardı. Muayeneden sonra çocuk senin mi diye sorunca anlattı: Çocuk kumasınınmış. Kocası pazarcılık yapıyormuş, ve aynı yaştalarmış. Beş çocuktan sonra kocası 21 yaşındaki bir kıza tutulup evi terketmiş, altı ay sonra telefon edip istersen beraber gelelim demiş, bu da ne yapsın çocuklarım babasız kalmasın diye kabul etmiş. Şimdi üç yıldır birlikte yaşıyorlarmış. Kız çalışıyormuş, bu nedenle pek görüşmüyorlarmış. Kızın çocuğuna da eski hanım bakıyormuş. Kocası geceleri yeni hanımla yatıyormuş, çünkü yeni hanım şart koşmuş , eğer eskisiyle yatarsa çekip gidecekmiş. Bu nedenle eşiyle ancak kız işteyken birlikte olabiliyorlarmış. 'Çocuklar nasıl karşıladı' dedim. Kızmışlar ama babaları 'olmasa iyiydi ama oldu naapalım' demiş. Komşular kızı akraba biliyorlarmış.

Çarpıntısı için kullandığı tansiyon ilacı Normopress 10 mg.'ı kesip ,Tensinor 100 mg. ve bir de sakinleştirici ekledim. Çocuğa da antibiyotik verdim.

(Fotoğraf benim yakın arkadaşım olan bir uzman doktor ve hemşire'nin hatıra fotosudur)

Perşembe, Aralık 01, 2005

hac


Bugün hacca giden bir çift hac süresince kullanacakları ilaçları yazdırmaya geldi. Kadın tansiyon ve şeker hastasıydı. Elindeki ilaçlar 45 günlük hac boyunca yetmeyeceğinden eşinin karnesine yazdırmaya karar vermişler. Geçen sene de başvurmuşlar ama kurada çıkmamış, bu nedenle bu sene öncelikli kabul edilmişler. Uçak+otel kişi başı 1680 euro imiş.Yemeklerini kendileri yapacaklarmış. Otelde kullanabilecekleri mutfak varmış.Yanlarına bolca çorbalık, makarna konserve almışlar,eksiği de oradan temin edeceklermiş. Zaten yemek yemeye vakit bile olmuyormuş, program çok yoğunmuş. Buradaki bilgilendirme toplantılarında hocalar ancak iki saat uyuyabilirsiniz demişler. Sabah namazından sonra çevredeki kutsal yerleri ziyarete gidiliyormuş, sabah namazı da orada saat dörtteymiş. Hacca gidebilmek için tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu almak gerekiyormuş, 85'er ytl vermişler rapor için . Çok heyecanlılardı, benden hacdan bir isteğim olup olmadığını sordular. Sağ salim gidin gelin dedim. İlaçları eşinin karnesine yazamayacağımızı ama hastaların geri getirdiği kullanılmayan ilaçlardan verebileceğimizi söyledim, nitekim öyle de yaptık. Dua ederek gittiler.

(Resimdeki başka bir hacı, Şeref Abi
)

Şeref abinin diğer bir pozu için:

Salı, Kasım 29, 2005

kıyı balıkçılığı


Haftasonu Mordoğan'ın dağlarına tırmandık, bu vesileyle geçen yaz Mordoğan'da muayene ettiğim bir amatör balıkçı, emekli assubay'dan öğrendiklerimi paylaşmak istedim. İlaç yazdırmaya gelen E. assubay oldukça sinirliydi, sinirini balık tutarak atıyormuş. Geçen kış bir kova levrek yakalamış,bütün komşulara dağıtmış.Hem de bir kova balığı ardıç plajından tutmuş. Bilmeyenler için Ardıç kıyısı da, denizin içi de tamamen kumluk bir bölgedir.Kendi yaptığı oltaları kullanıyormuş. Levrek meraklı hayvanmış,bu nedenle iğnelere hisarönünden aldığı parlak boncuklardan takıyormuş. Bir de misinayı 15 metre açıyorsa, bunun 10 metresi sahilde, beş metresi denizde kalıyormuş. Önemli olan balığın balıkçının gölgesini görmemesiymiş,bu nedenle gidip taaa duvarın dibine oturyormuş. Bir de bir kova levreği sabahtan akşama kış günü plajda tek başına oturarak tutmuş, bira da içmemiş!

Perşembe, Kasım 24, 2005

belediye otobüsü şöförlüğü


Bugün astım hastası bir emekli ESHOT şöförünün ilaçlarını yazdım.Özellikle bisikletle giderken ESHOT şöförlerine illet olduğumdan hastaya neden şöförlerin yolculara kötü davrandığını,sürat yaptığını ve kırmızı ışıkta hiç durmadıklarını sordum. İş yoğunluğundan çok sinirli oluyorlarmış. Hem biletçi hem şöför olmak zor geliyormuş, pasolar doğru düzgün gösterilmiyormuş. Size hizmet içi eğitim verilmiyor mu diye sordum.Veriliyormuş,altı ayda bir psikolog ders veriyormuş,ama ilgilenmeyen ilgilenmiyormuş. Eğer saati ve numarasıylaşikayet edersek üç yevmiyesi kesilirmiş, üç kere şikayet edilen de işten atılırmış. Otobüse çiçek koyanlara 7'ci denirmiş. Otobüs onlara zimmetliymiş,sabah 7 den 14' e kadar çalışır otobüsü kapatırlarmış, onlardan başkası o otobüsü kullanamazmış. 25 yıldır sigara içiyormuş, 20 gün bırakmış,ama bayramda yeniden başlamış. Azalttığını söyledi.
Sigarayı azaltmanın hiçbir anlamı olmadığını,kısa sürede eskisinden fazla içmeye devam edeceğini,bıraktıktan sonra sigarayı eline dahi almaması gerektiğini,bıraktım diye havaya girerse hemen yeniden başlayacağını,sigarayı asla yenemeyeceğini, sürekli teyakkuzda olması gerektiğini anlattım, ilaçlarını yazdım.

Salı, Kasım 22, 2005

çekirdek


Bugün yan sağlık ocağından konsültasyon için gönderilen 72 yaşında hipertansiyon hastası bir teyzeyi muayene ettim.Teyze Yunan vatandaşıydı. İskeçeliymiş. '74 te Kıbrıs savaşı çıkınca büyük oğlu askere gitmek istemediğinden Türkiye'ye kaçmış,ardından da küçük oğlu.Oğlanlar buraya yerleşince '82 de de ailecek göçmüşler. Kocası 25 yıl Atina'da inşaat işçiliği yapmış, emekli olmuş, maaşı kesilir diye Türk vatandaşlığına geçemiyorlarmış. Eşi üç ayda bir kendisi de her sene çıkıp giriyormuş ikamet iznini uzatmak için. Kıbrıs savaşı ve sonrasında Yunanlılardan bir fenalık görmemişler. 'İyi insanlar onlar' dedi.

Monopril plus 20mg. kullandığı halde tansiyonu 180/110 idi. Tuz yememesini söyleyince 'hı hı' dedi ama ayçekirdeği de yemeyeceksin deyince beyninden vurulmuşa döndü, her akşam yiyormuş. Hiç olmazsa tuzsuz yemesini söyledim ama pek ikna olmadı.Tedavisine Adalat chrono 30 mg. ekledim

Pazartesi, Kasım 21, 2005

mübadele

Bu yazı için tavsiye edilen müzik:

http://media.putfile.com/zeybekiko-laterna













Bugün tansiyon hastası 91 yaşında bir teyzeyi muayene ettim:

1922 mübadelesinde Midilli'den Ayvalık'a göç etmişler. Sekiz yaşındaymış gemiye bindiklerinde.Binerken çok arbede olmuş , herkesin üstünü arıyorlarmış. Erkekler kadınların üstünü aratmak istememişler, gemi bir türlü kalkamamış. Ayvalık'a varınca iskeleden herkes dağılmış, beğendiğiniz eve (rumların terkettiklerievlere) yerleşin demişler. Herkese de 10-15 tane zeytin ağacı vermişler.Çok yoksulluk çekmişler,zor günlermiş.Hala da dönüp Midilliyi ziyaret etmemiş.Oğlu götürmeye niyetlenmiş bir kere ama hastalık engel olmuş.Hala gitmek istiyordu, 'kısmet' dedi. Tansiyon ilacını değiştirdim, tuz yememesi gerektiğini anlattım.
Dua ederek gitti.

Perşembe, Kasım 17, 2005

çaycılık

Bugün kum döken bir çaycıyı muayene ettim:




1 kilo çaydan 200-250 bardak çay çıkarmış.Sadece Çaykur Rize çayı kullanırmış.Diğer tüm çayları denemiş,en iyisi buymuş. Azalan çayın içine biraz karbonat koyarsan, veya daha kabartırken bir çimcik tuz veya iki kesmeşeker atarsan simsiyah çay olurmuş ama tadı güzel olmazmış. İyi çay içmek istiyorsan çayı soğuk suyla yıkayıp , demledikten sonra sıcağa değdirmeden 5 dk sonra içmek lazımmış.Başkasına ait çay ocağının işletmesini üstlendiğinden Bağ-Kur kaydı yokmuş.Yeşil kartı vardı. Buscopan draje yazdım.