Her yıl bu mevsimde tütün işine girmek isteyen kadınlar rapor almak için başvururlar. Bu sefer gelenlerden birine işin ne menem bir iş olduğunu sordum. İpe dizili tütünler ipten sökülüp, yıkanıp kurutulup, ayıklanıyormuş. Rengi güzel sağlam olanlar kutulanıp yurtdışına gidiyormuş. Kötü olanlar ise arkadaki başka kutulara atılıyormuş. 'Onlar ne oluyor?' dedim, 'Bilmem gayri, tütün kolonyası oluyordur herhalde' dedi.
Şirket yabancıymış. Geçen sene aylık 1000 ytl' ye yakın para vermişler. Sekiz saatlik üç vardiyada 1000' er kişi çalışıyormuş, iş dört ay sürmüş. Servis varmış, sigorta da yapıyorlarmış. Yalnız yemek için ayrıca para ödemek gerekiyormuş, bu nedenle onu evden götürüyorlarmış. (fotoğraf Küba'dan: Tütün kurutma kulübesinde ufaklıklar )
Hayat sanki bir deniz, biz de suyun üzerinde ilerliyoruz. İlk zamanlarda, çocuklukta falan, deniz çok dalgalı, sen ise sanki ufak bir salın üzerinde çırpınıyor, bir an önce hızlı hızlı gitmek istiyor, ancak pek fazla yol alamıyorsun.
Zaman geçtikçe teknen büyüyor, kalitesi ve hızı artıyor, ancak senin hızlı gitme isteğin git gide azalıyor.Yavaş yavaş tadını çıkararak gitmek, etrafı seyretmek istiyorsun. Ancak çocuklukta hızlı gitmek ne kadar zorsa, yaşlandıkça yavaşlamak da o denli zorlaşıyor. Bütün motorlarını istop etsen bile artık kocaman bir gemi olmuş olan aracın çarşaf gibi denizin üzerinde hızla ve sessizce kayıyor. Sen ise güverteden geminin pruvasının yardığı suların iki yana doğru açılarak uzaklaşmasını ve ufukta beliren karşı kıyının hızla yaklaşmasını hüzünle izliyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder