Bugün uykusuzluk yakınması ile başvuran 76 yaşında bir hasta sıkıntılarının başlangıcı olarak 50 yıllık eşinin kaybını gösterince eşiyle ilgili biraz konuşmak istedim, ve nasıl tanıştıklarını sordum. 18 yaşlarındayken yoksul olduğu için, yaşadıkları köyde kimse kendisine kız vermiyormuş.
Bir gün arkadaşıyla bu konuyu konuşarak dağdan, odun kesmekten dönerken komşu Çerkes köyünden bir baba kızın tarladan döndüğünü görmüşler. Kız çok güzelmiş, arkadaşına "Bu kızı kaçıralım, sen babasını bastır, ben kızı alayım" demiş. Epeyce takip etmişler, bir türlü cesaret edemiyorlarmış, en sonunda köye yaklaşırlarken arkadaşı kızın yaşlı babasını bastırmış, amca da kızı yakalamaya çalışmış. Zaten dağda çalıştıklarından çok yorgunmuşlar, zor olmuş, epey çırpınmış, at arabasının etrafında dönmüşler. En sonunda yakalayıp akrabalarının yaşadığı bir köye götürmüş. İki gece orada beraber kalmışlar. Çerkesler köylerini basmışlar ama kaçakları bulamamışlar. Daha sonra akrabalar araya girmiş, kızın babasını ikna etmişler, 'Bu kızdan artık hayır gelmez, izin ver de evlensinler' demişler. Babası da affetmiş, nikah kıyılmış.
"Yani sen bu kızı daha önce hiç görmemiş miydin amca?" diye sordum.
İlk kez kaçırdığı gün görmüş.
“Peki sana kızmadı mı?” diye sordum.
“Kızsa n’oolcak, artık birlikte kalmışız, arada sırada konu açılınca ‘ben seni beğendiğimden kaçırdım, başka çarem yoktu’ diye anlatırdım, hiç konuşmazdı” dedi.
Evlilikleri boyunca rahmetlinin amca eve gelmeden uyuduğu bir gece olmamış. Hep kapının arkasında beklermiş.
Beyin kanaması geçirince yatalak olmuş, çok yaşamaz demişler ama amca o kadar iyi bakmış ki 15 yıl yaşamış.
“Her istediğini yapardım, gece kalkıp yaprak sarardım, mandıradan süt alır muhallebi yapardım” dedi.
Eşinin kaybının elbette ağır bir travma olduğunu, seneyi devriyesi gibi vecibelerini yerine getirmenin acılarını azaltacağını anlattım, ve uzamış yas tanısı koyarak, depresif bulguları da olduğundan Cipralex 10 mg 1x1 yazdım.
Konuşmanın kendisini rahatlattığını söyleyerek teşekkür ederek ayrıldı.
Fotoğraflar Kırgızistan'da kız kaçırma geleneğini anlatan bir belgeselden.
Pazartesi, Ekim 08, 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Bir de anlaşmalı kız kaçırma adeti vardır diye biliyorum. Düğüne gücü yetmeyen aileler karşılıklı anlaşır, adı kız kaçırıldı olur. Ayrıca kaçırılan kızı damat adayı kendi evine götürmez, bir akrabanın evine yerleştirir. Bir müddet orada tutulan kızın kaçıran damatta gönlünün olmadığı anlaşılırsa kız ailesine geri döner. Bir Çerkes adetidir diye biliyorum ama yanlış da biliyor olabilirim. Kırgızlarınki de böyle bir şey mi acaba?
Uzuldum amca icin..Ama yapacak bir sey :(..
Amcanın yaptığı affedilir bişey değil ama işte böyle insanlar yaşlanınca, hele birde yalnız ve aciz ise hep acınılır. Belkide o kadıncağız onu hiç sevemedi ve affetmedi kimbilir.Erkekler bu hakkı kendilerinde nasıl buluyor anlamıyorum.Nasıl bir insanlık bu, nasıl bir mantıktır aklım almıyor doğrusu. Hiç tanımadığın vede seni hiç tanımayan ve sevmeyen bir insanla ömür boyu yaşama zorlanmak.Allah'ım artık şu erkeklere biraz akıl fikir ve gurur ver ne olur.( istisnalar alınmasın, polemik yaratmak istemiyorum.)
Amcanın anlattıkları bir tanıdıklarımı aklıma getirdi. Bir arkadaşımın erkek kardeşi beğendiği kızı misafir olduğu arkadaşının evini basarak kaçırmıştı. Ben kızında bilerek kaçtığını düşünmüştüm ama kızla sonrasında konuştuğumda hiç istemediğini, konuşmuşlukları dahi olmadığını söylemişti. Bana oldukça korkunç gözükmüştü ki, öyle geçmişde olan bir şey de değildi bu olay. Yaklaşık on sene öncesine ait ve kız 18 yaşındayken. Bana korkunç gelen bu durumu hiçde korkunç algılamadıklarını daha doğrusu yapacak fazla bir şey olmadığı için(namus falan) kızın kabullendiğini görmüştüm. Kocasıda kızı çok el üstünde tutuyordu. Ama (allah korusun) benim çocuğumun veya yakınımın başına gelse ona bu kötülüğü yapana hayatı zindan ederim. İnsan hayalleri ve umutlarıyla vardır ve hem kızın hem de ailesinin evlilikte yaşamayacağı güzel şeyleri böylesine yok etmesine kimsenin hakkı yoktur bana göre.
Bu olay bir ironiyide barındırmakta malesef:)
Anlaşılan amca eşini sevmiş ve hayat yoldaşı görmüş, güzel başlamamışsa da. Şimdi ise nice "aşkından ölüyorum"la başlayan evlilik bırakın 50 yılı, senesini bile göremiyor.
cok dusundurucu bi yazi ..bi o kadar da duygulandirici .. gercekten pek cok insan askindan olerek evlendigi insanla bile 3 - 4 ayda yollarini ayirabiliyor ..
Hastalarıyla bu kadar sohbet eden bir doktora henüz rastlamadım.Özel sektörde, doktorlar paradan başka bir şeyi önemsemiyor gibi geliyor bize(bana ve eşime).Çocuk doktorumuz hastane yaptırdı bir kaç arkadaşıyla beraber.Kendisi ehven_i şer olarak tanımlayabileceğimiz bir doktordur.Şu ana kadar, çocuğumuzu en az 20 kez muayeneye götürmüşüzdür ama daha ne iş yaptığımızı bile bilmez.O yüzden sizi tebrik ediyorum.Bir çok hastalığın temelinde psikolojik sorunlar yatıyor.Doktor_hasta diyaloğu bu açıdan çok önemli.
Yorum Gönder