Ovvv; o zaman görecektiniz altı kişiye aynı anda görüşme yaptırbiliyoruz diye nasıl göğsümüzü kabartıp geziyorduk. Sonra hat sayısı 12 ye 24’ e çıktı en sonunda radyolinklerle 1800’e vardı” dedi.
“Muhabere hattı nedir?”diye sordum. Telgraf hattıymış. Mors alfabesini bilip bilmediğini sordum.
“Biraz anlardım ama esas o işi yapan arkadaşlar bir yandan dinler, bir yandan şıkır şıkır yazarlardı. Hatta bir gün trende kızıyla giden bir PTT’ci yan koltuktakilerin koltuğun kolçağına mefailün failün diye vurmalarını dinleyip kızı hakkında konuştuklarını anlayınca, o da kolçağı tıkırdatarak ‘Efendi gibi oturun, ayıp oluyor ben de PTT ciyim’ demiş" dedi
“Eskiden telefonda konuşurken başkalarının konuşmaları duyulurdu, o neden oluyordu?”diye sordum.
“Eskiden izolasyonda kullandığımız, direklerdeki deve boyunlarına asılan fincanlar yerli malıydı, iyi pişirilmiyordu. Yağmur yağdığı zaman yalıtkanlıkları azalıyor, geçirgen hale geliyorlardı. Sonra araştırdık, en iyi fincanları Bulgaristan’da yapıyorlarmış, ben bizzat gittim test etim, kalitesini görünce oradan almaya başladık” dedi.
“Bulgaristan’ı nasıl buldunuz?” dedim.
“Bulgaristan o zaman yoksuldu, ama esas tel almak için İtalya’ya giderken 72 yılında uçağımızı kaçırdılar, Sofya’ya indirdiler, büyük macera yaşadık” dedi.
Kendinden kıdemli bir mühendisle birlikte seyahat ediyorlarmış. Korsanı görünce gözü ısırmış, ‘Abi bu bizim oralı, sorayım mı?” demiş. Abisi yapma dese de, ‘yok ben konuşacağım’ diye gitmiş; korsana ‘Hemşerim memleket neresi?’ demiş.
Hava korsanı “Memleket Türkiye, daha ötesi yok” demiş. Aynen böyle demiş.
“Ben de K’lıyım, hemşeriyiz galiba" deyince ortam yumuşamış, sohbet etmişler.
Korsan, memleketlerine doğru düzgün yol olmamasına isyan ettiğinden uçak kaçırdığını söylemiş, sonra yolcuları serbest bırakmış, ve tutuklanmış.
Telekom’un satılmasını nasıl karşıladığını sordum.
"Doktor Bey benim malda mülkte gözüm yoktur, memleketteki babamda kalan her şeyi kardeşime bıraktım, sattılar üzülmedim. Ama Telekom satıldı 6 ay, bir sene üzüntümden uyku uyuyamadım.
Biz orada zevkle şevkle çalıştık, bir şeyler meydana getirdik. Özal iktidara gelince telefonsuz köy kalmayacak diye talimat verdi. O zaman sorumlu olduğum doğu illerinde en ufak mezraya kadar havai telefon hattı çektik, Kapasiteleri iki hattan 1800 hatta çıkardık. Şimdi emeklerimizle oluşturduğumuz şirket satıldı, hala içime sindiremiyorum.
Kıbrıs harekatından sonra Kıbrısın PTT’sini devralmaya ben gittim. Orada şehitlikleri gezerken gördüm ki aslında çok şehit vermemişiz ama Girne ile Beşparmak dağları arasındaki bir vadide şehitlik sayısı birden artıyor. Sordum orada ayrı yönlerden gelen ki alayımız yunanlıların muhaberemizi bozması sonucu haberleşemeyerek birbirlerini kırmışlar, ta ki bir akıllı Yüzbaşı tepede Türk Bayrağını kaldırmış da mesele anlaşılmış. Zaten Atatürk zamanında demiş: “Muhabere olmadan muharebe kazanılamaz” diye. Diyeceğim o ki muhabere çok önemlidir, satılması hiç iyi olmadı” dedi
Resimler 50'li yıllara ait telefon reklamları.
5 yorum:
Çok büyük bi zevkle okudum mühendis amcayı.. Bu sefer yorum yok.....
egeden
İyi akşamalar,
Öncelikle hoş yazınız için teşekkür eder akabinde de sobelendiğinizi bildiririm efendim.
Harikaa!! Macera içide macera...
TARİH GİBİ..
ben yazılarınızı elimden geldiğince okumaya calıştım.hastalarınızdan öğrendiklerinizi burada paylaşmanız cok güzel bir düşünce ve benim hoşuma giden aslında hastalarınızdan öğrendiklerinizi çok hoş ve sade bir şekilde anlatışınızdır.yani üslubunuz cok hoşuma gitmiş ve ilgimi cekmiştir.nasıl olur bilemem ama bu kadar sade bir anlatım nasıl bir akıclıkla beni sürüklüyebilmiş anlıyabilmiş değilim.elinize sağlık.
Yorum Gönder