Çarşamba, Eylül 23, 2009

kore tugayı





Bayram tatilinde okuduğum emekli mühendis M.Suat Çakmak'ın anılarından toplumumuzun 50 yılda pek değişmediğini öğrendim.
Kitaptan 1957'de Kore'ye gidecek erlerin eğitimi ile ilgili bir bölüm aktarmak istiyorum:
Kore'ye asker nakli 2500 kişilik Amerikan gemileriyle İzmir Limanından yapılıyordu. Amerikan yaşantısına göre hazırlanmış bu gemiler Anadolu çocuğu olan bizim askerlerimizin yaşam biçimleriyle bağdaşmadığından yıllardır yapılan bu seferlerde karşılaşılan aksaklıklar Amerikalılarca saptanmış ve askerlere bu konuda eğitim verilmesi istenmiş.
Bunların başında tuvalet ve domuz eti meselesi geliyordu. Yüzbaşı bu eğitiler için bizi görevlendirdi.
Hela meselesi için bir gaz tenekesinin üstüne oturulacak şekilde iki tahta çaktırdık. Bu sözüm ona klozetti. Bunu eğitim yapacağımız ağacın altına oynamayacak şekilde yerleştirdik.


Yanındaki bir dala bir rulo kağıt astık. Yukardaki bir daldan da ucuna taş bağlı bir ip sarkıttık. Böylece alafrangavari tuvaletimiz hazırdı. Her er sırayla klozetin yanına geliyor, pantolonunu indiriyor(büyük zorluklar çıktığı için donu indirtmekten vaz geçtik), hela taşına oturuyor, güya işini görüyor, yanındaki kağıt rulosundan güya bir parça koparıp kıçını siliyor, kalkıp pantolonunu topluyor, yanındaki, yukardaki dala asılı ipi çekiyor, güya helayı temizliyordu. Bu uygulamayı her ere 2-3 defa tekrarlattık.



Gemide domuz eti ve domuzla ilgili hiçbir yiyecek yoktur diye defalarca anons edildi.
...

Bir gün nöbetçi subaylara bir emir geldi, bütün eratı güvertede toplayıp yatakhanelerde kuru soğan aradık. İnanılmaz bir şey: Yastıkların içinden, yatakların altından çuvallarla kuru soğan topladık.



Bütün açıklamalara, mutfakta çalışan arkadaşlarının şahitliğine rağmen güzelim sığır etleri atılıyor, soğan çalınıyor, bu tuz ekmekle yeniyor, bu durum da kullanılan kapkacakta daha önce domuz eti pişmiş olma olasılığıyla açıklanıyordu.
Tuvaletlerin hali ise tam bir rezaletti, pislikten yanına yaklaşılmıyordu.


fotograflar buradan

13 yorum:

sule_bilge dedi ki...

sonunu böyle beklemiyordum.
ee pis miymişiz yani , cahilmişiz, bağnazmışız,ısrarcıymışız ha

Turgay Çelik dedi ki...

Şule +1

abd-den hiç birşey öğrenememişiz.
Petrol için yanı başımızdaki ırağa girmeyi.
Askerin savaş potansiyelini artırmak için
kadınlara tecavüzü serbest bırakmayı.
abd-yi süper güç olarak görüp tırsmayı.
BİR AVUÇ KORE-DEN SÜPER GÜÇ abd yi KURTARMAYI.
En azından "Kurtarıcı" olmayı öğrenseymişiz.
hela-vvc-100 numarayı kullanmayı.

vs.. vs...

Doktor bey şunu unutmuş.
50 değil oldukça fazla bir zaman hiç değişmedik.
Sadece bazılarımız bazı şeyleri unuttu.

Bir abd-li bulup birşeyler öğrenmeliyiz.

Adsız dedi ki...

iyi günler doktor bey. bloğunuzda anasayfada bulunan yazılarınızı keyifle okudum.

ancak bir çok farklı rahatsızlıktan size başvurmuşlar. uzmanlığınız nedir ?

bildiğim kadarıyla her şikayetten her doktorun kapısı çalınamıyor

BlahBlah dedi ki...

halbuki onlar birçok şeyi bizden öğrenmişken düşülen duruma bak.

Kendimi Durduracak Değilim dedi ki...

dr. bey yazılarınızı çok yakından ve ilgiyle takip ediyorum anladığım kadarıyla da izmir de siniz. paylaştıklarınız çok hoş gerçekten...

Adsız dedi ki...

Gördün mü bak adamlar çok temiz bir şekilde insan öldürecekken bizimkiler olayın içine etmiş! Bu kadar terbiyesiz olmamıza rağmen nasıl almışlar ki bizi Natoya? Ben o işi yapmayı bilmeyen bir sürü adamla Şırnakta askerlik yaptım. Hepsi de gayet aslandır. Ama durun bi dakika ben er idim... Ne anlarım ki ben bu işlerden kesin ben de cahilimdir... Ayıp ediyorumdur.

jhanberg dedi ki...

koredeki türk muharip gücü zaten 4500 kişiydi 2500 kişilk nakil gemileriyle gidilmesi saçma

Adsız dedi ki...

bizim olmayan bir savaşa hiç itirazsız gidiyor olmamızla domuz eti 'korkumuzun' ve çömelerek mıçmamızın bir bağlantısı olabilir mi? Ya aşırı alınganlığımız nereden geliyor acaba?

Mami dedi ki...

okuyunca utandım..
bence olayın adam öldürmekle, işkence yapmakla, tecavüz etmekle pek ilgisi yok...

bunları yapmıyoruz ama değişemiyoruz da.

Reha dedi ki...

kore savaşı ve ilgili herşey altan öymenin "değişim yılları" adlı kitabında tüm ayrıntısı ile anlatılıyor, anı severlere tavsiye ederim. selamlar.

Adsız dedi ki...

Merhaba;
Konunun diğer boyutları bır tarafa domuz eti pişilirmiş kaplardan yemek yememe hassasiyetinin yadırganacak ve eleştirilecek bir yanını göremiyorum. Şu anda yurtdışında domuz eti de pişilen bir restoran'da aynı hassasiyetleri yaşıyorum. Eğer domuz etini yememe hassasiyetine sahipsek bu gibi bir duruma karşıda hassas olmamız doğal değilmi?

Ayrıca alafranga tuvaletin kullanımını erlerimize öğretmeye çalışırken donlarını çıkarmaya zorlamak ise tam bir aşağılama. Eğer amaç o zamana kadar alafranga tuvalet kullanmamış erlerimizi zorunlu bir duruma hazırlamaksa sanırım pantolonlarıyla da oturtularak öğretilebilir, heralde bu erler pantolon ve donlarını indirmeyi biliyorlardır değilmi?

Sonuç olarak kültür ve inançlarımız nedeniyle ülkemizde gayet normal olan davranışları üzülerek ve değişmediğimize olumsuz birer örnek olarak veriyorsanız sizin için üzülürüm.

Eleştirilecek konu tuvaletlerin pisliği ise o zaman yukarıda değinilen şeylerin hiç birini anlatmamıza gerek yok bu durumda zaten bir ortada bir çelişki var. Domuz eti pişirilmiş olabileceği için ianaçları nedeniyle yemek yemeyi redden bir insan aynı inaçların öğrettiği temizliğe de aynı hassasiyetle yaklaşmalıdır. Belki üzerinde düşünülmesi ve konuşulması gereken şey budur.

Selamlar

selense dedi ki...

yazıyı yazan rahmetli şahıs kibar yolla şunu demek istemiş: yahu bu türkler domuz eti yemez, domuz etlı kaptan zıyafeti reddeder kendini temız sanır ama tuvalet yapmayı bilemez... Walla ne diyeyim ki doğrudur dediğime pür i pak ınsanların cevap vermesı gereksiz 50 yıl geçmiş aradan, haa şimdi cok mu temıziz dıye sorarsam okuldaki tuvaletleri düşunüyorum ıyy diyorum...

Adsız dedi ki...

kim çıkardı bunu ya sanki tüm dünya türklerden ögrendi biz olmasak baska milletlerin aklı hiç ermezmiş... onlar kim? Biz kime neyi öğretmisiz? Örnek ver bıleyim gururlanayım..