Salı, Aralık 04, 2007

uzakyol kaptanlığı



Bugün eklem ağrıları ile başvuran bir hastaya ne iş yaptığını sordum.
Uzakyol kaptanıymış.
Son zamanlarda yaz aylarını hep güney yarımkürede geçirmiş. Orada kış olduğundan hava hep kapalıymış, döndüğünde de burada kış oluyormuş.
“Geçen yıl hiç güneş göremedim, ondan olabilir mi?” diye sordu.
Olabileceğini söyledim.

İşini sevip sevmediğini sordum, çok seviyormuş. Askeriyeden emekli olduktan sonra yeni ülkeler görmek amacıyla başlamış, bırakamamış.
“Deniz tutkusu olmasa yapılacak iş değil ama...” dedi.
Ne tür gemilerde çalıştığını sordum, yabancı bandıralı kuru yük gemilerinde çalışıyormuş.
“Gemiler yabancı bandıralı ama armatörleri hep türk” dedi.
Neden böyle olduğunu sordum.
Türk bandırası hem vergiler yüksek olduğundan, hem de kurallar daha ağır olduğundan - mesela daha fazla personel çalıştırmak gerektiğinden, tercih edilmiyormuş.
"Nereler tercih ediliyor peki?" diye sordum.
“İşte Güney Amerika’daki küçük ada devletler, Panama falan. Denizi olmayan Slovenya bile göllerine nehirlerine dayanarak bandıra veriyor” dedi.
“Bandırasını kullandırmanın ülkeye bir zararı oluyor mu, neden bizim şartlarımız ağır?” diye sordum.
“Bir zararı yok, biz yakaladığımızı iyice yolmak istediğimizden kimse türk bandırası kullanmak istemiyor, Rahmi Koç bile düntya turuna çıkarken yabancı bandıralı tekne kullanıyor, vergi geliri de çok olsun derken tamamıyla başka ülkelere gidiyor” dedi.
Uzun yol gemilerinde doktor bulunup bulunmadığını sordum. Büyük gemilerde bulunuyormuş,
“Gerekli evrakları toplayıp liman başkanlığına başvurursanız gemide çalışmak için gerekli karneyi edinebilirsiniz, doktorlar için bir zorluğu yok, ama bizim gemiyle biraz sıkıcı olabilir, zira bizim armatörler gemiyi alınca ortadan kestirip uzatıyorlar, kenarlarını yükseltiyorlar, tonajını arttırıyorlar, ama makinesini değiştirmiyorlar” dedi.

İşin tehlikeli olup olmadığını sordum.
"Yaz ayları güzel, hava bozuğu zaman tatsız oluyor, bir de Afrika ve Amerika kıyılarında korsanlık oluyor” dedi.
“Sizin başınıza geldi mi?” diye sordum
“Nijerya’da geldi. Kendi yaptıkları ahşap hızlı teknelerle silahlı adamlar geliyor, direnirsen öldürüyorlar. Gemide bulunan kumanyayı, boya gibi malzemeleri, buldukları parayı alıyorlar” dedi.
Eklem ağrıları için Aspirin 500 mg tb 3x1 yazdım ve romatizma testlerini istedim.



İlk fotoğraf yeni denenen bir uygulamaymış, yük gemilerini çok büyük paraşüt şeklinde bir yelkenle çekerek yakıt tasarrufu yapıyorlarmış


10 yorum:

Unknown dedi ki...

Sitenize bayıldımm, nasıl görmemişim şimdiye kadar??
Keyifle okuyacağım:)
Sevgiler...

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Bora Bey,
Ben "Uzakyol Kaptanı" dendiğini bilirim.
Acaba, hastanız mı farklı söyledi diye sormadan edemedim.
:)

ssbb dedi ki...

Teşekkürler Evrim

Ekmekçikız hasta uzunyol kaptanı, mesleğin adı ise uzunyol kaptanlığı.
Tıpkı merkez valisi, merkez valiliğindeki gibi
:)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Bora Bey,
Benim söylemeye çalıştığım, kaptanı/kaptanlığı tamlaması hakkında değildi. Eksik aktarmışım, kusura bakmayın.
"Uzakyol" deniyor, uzunyol değil, onu belirtmek istemiştim.
Şu aşağıdaki linke bir tıklarsanız, meslek erbabının da kendilerini o ifade ile tanımladıklarını görebilirsiniz.
:)

http://www.turkcaptains.com/

ssbb dedi ki...

Haklısınız Ekmekçikız,
Bugünlerde o kadar çok iş var ki blogla diğer işlerin arasındaki üç beş dakikalık zamanlarda ilgilenebiliyorum.
Akşamüstü hem yanlış yazmışım, hem söylediğinizi yanlış anlamışım.
Esas siz kusura bakmayın, yorgunluğuma verin :)

endiseliperi dedi ki...

ben de uzunyol kaptanlığı diye biliyordum. neyse ki ekmekçikız'ın gözünden bir şey kaçmıyor. bir kez de beni, yanlış yazdığım, ekmekağacı konusunda uyarmıştı:)

doktor bey, yazının korsan bölümüne gelince nabzım bir anda hızlanmaya başladı. aklıma binbir türlü korsan filmi geldi ama gerçeği demek öyle olmuyormuş. denizlerde korsan romantizmi sadece filmlerde varmış:)

ben bu sitenize de bayılıyorum. her şeyi merak etmeniz, ama şöyle saf bir merakla her şeyi sormanız çok, çok hoş. mesleğini severek yapan insanlar ne kadar az. herkes kendisi ve mesleği
ilişkilendirilince ne kadar tuhaf bir kibre bürünüyor.

ben bloglarla ilgilendiğiniz zamanlar için, "yaşasın o üçbeş dakikalar!" diyerek ayrılayım. haa bir şey soracaktım, ilaçların reklamını yapmak yasak ya türkiye'de. biri çıkıp,mesela, kardeşim aspirin'in reklamını yapıyorsunuz burada, yasak, filan demez, değil mi?

sevgiler.

ssbb dedi ki...

güzel sözler için teşekkürler endişeliperi.
ekmekçikıza ayıp oldu, demin kasiyerlik yazarken de anımsadım, utandım.
hayır kimse reklam yapıyorsun demez, zira yapmıyorum :)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

İnanın yüzüm kızardı, kendimi yalnış avcısı filan gibi hissettim; ayrıca ayıp filan olmadı.:)
Sadece, ilgi-merak ve bazen de tesadüf sonucu bu bilme işlerim; onlar da size (Doktor bey'e ve Peri hanım'a) denk geldi.
Şu ayırabildiğiniz kısa zamanlar için gerçekten teşekkür ederim, blogunuz çok özel ve güzel.

endiseliperi dedi ki...

afedersin ekmekçikız. ben çok sevimli buluyorum senin, iyi hoş ama bir yanlışlık var burada, halini:)

sevgiler.

Adsız dedi ki...

Geç olsa da ufak bir düzeltme yapacağım.
Kaptanımız Adriyatik'de çalışmamış sanırım. Slovenler'in 46km.lik kısa bir sahil şeridi vardır. Bu şeritte hem İzola gibi yüksek hacimli limanları, hem de Piran gibi tarihi ve güzel şehirleri vardır.

Ayrıca Elan markasıyla ürettikleri kaliteli yatları da vardır (aynı zamanda kayak takımları da üretir).

Gezmeyi seven biri olduğunuz için, Slovenya'yı tavsiye edebilirim Bora Bey.