okuduklarıma inanmakta zorlandım. işçiler sendikalı olsa bir türlü olmasa bir türlü. İnsanlarımız sadece günü kurtarmak için yaşar oldular biraz da geleceği düşünerek hareket etseler herşey çok daha güzel olucak
Merhabalar, bir iletişim adresi bulamadığım için buraya yazıyorum.. şans eseri blogunuzu buldum ve ilgiyle takip ediyorum.. tüm yazılarınız maddi manevi değer katıyor okuyanlara.. sevgiler..
Ben aslen Nazilli'liyim ve orada doğdum büyüdüm. Hastanın bahsettiklerine çoğunlukla katılıyorum. Sümerbank Nazilli ekonomisi için bir can damarı idi. Türkiye'de sendikacılık yanlış anlaşıldı. Sendikanın görevi kendine daha fazla yandaş/üye bulmak olmalıyken; üst yönetime her dediğini kabul ettirmek olarak anlaşıldı. Tüm dünyada 1980’ler sendikal yetkilerin/grev haklarının kullanılmasının ‘suistimale’ dönüştüğü devredir. Bu yıllarda işçilerden olur olmaz istekler geldi ve bunlar fıkralara bile konu oldu. O yıllarda endüstri ilişkilerinde çatışmacı bir kültür hakimdi ve devlet ekonomide düzenleyici değil yön vericiydi, sonrasında şartlar çok değişti .(1990’lardan sonra bütün dünyada grev hakkı, ya gönüllü olarak ya da hukuken kısıtlandı.) Ayrıca Sümerbank'ın değerini kaybetmesinin sebepleri içinde katma değeri yüksek olan ürünlere yönelememesi, yüksek stok miktarı, modernize edil(e)meyen tesisat/teçhizat, pazarlama/ihracat ve verimlilik de vardır.
Hayat sanki bir deniz, biz de suyun üzerinde ilerliyoruz. İlk zamanlarda, çocuklukta falan, deniz çok dalgalı, sen ise sanki ufak bir salın üzerinde çırpınıyor, bir an önce hızlı hızlı gitmek istiyor, ancak pek fazla yol alamıyorsun.
Zaman geçtikçe teknen büyüyor, kalitesi ve hızı artıyor, ancak senin hızlı gitme isteğin git gide azalıyor.Yavaş yavaş tadını çıkararak gitmek, etrafı seyretmek istiyorsun. Ancak çocuklukta hızlı gitmek ne kadar zorsa, yaşlandıkça yavaşlamak da o denli zorlaşıyor. Bütün motorlarını istop etsen bile artık kocaman bir gemi olmuş olan aracın çarşaf gibi denizin üzerinde hızla ve sessizce kayıyor. Sen ise güverteden geminin pruvasının yardığı suların iki yana doğru açılarak uzaklaşmasını ve ufukta beliren karşı kıyının hızla yaklaşmasını hüzünle izliyorsun.
6 yorum:
okuduklarıma inanmakta zorlandım. işçiler sendikalı olsa bir türlü olmasa bir türlü. İnsanlarımız sadece günü kurtarmak için yaşar oldular biraz da geleceği düşünerek hareket etseler herşey çok daha güzel olucak
Merhabalar,
bir iletişim adresi bulamadığım için buraya yazıyorum.. şans eseri blogunuzu buldum ve ilgiyle takip ediyorum..
tüm yazılarınız maddi manevi değer katıyor okuyanlara..
sevgiler..
Tembel bir milletiz vesselam..Bu tembellik, vurdumduymazlık sinir ediyor beni.
Ben aslen Nazilli'liyim ve orada doğdum büyüdüm. Hastanın bahsettiklerine çoğunlukla katılıyorum. Sümerbank Nazilli ekonomisi için bir can damarı idi. Türkiye'de sendikacılık yanlış anlaşıldı. Sendikanın görevi kendine daha fazla yandaş/üye bulmak olmalıyken; üst yönetime her dediğini kabul ettirmek olarak anlaşıldı. Tüm dünyada 1980’ler sendikal yetkilerin/grev haklarının kullanılmasının ‘suistimale’ dönüştüğü devredir. Bu yıllarda işçilerden olur olmaz istekler geldi ve bunlar fıkralara bile konu oldu. O yıllarda endüstri ilişkilerinde çatışmacı bir kültür hakimdi ve devlet ekonomide düzenleyici değil yön vericiydi, sonrasında şartlar çok değişti .(1990’lardan sonra bütün dünyada grev hakkı, ya gönüllü olarak ya da hukuken kısıtlandı.) Ayrıca Sümerbank'ın değerini kaybetmesinin sebepleri içinde katma değeri yüksek olan ürünlere yönelememesi, yüksek stok miktarı, modernize edil(e)meyen tesisat/teçhizat, pazarlama/ihracat ve verimlilik de vardır.
Merhabalar, sendikacılık yazınızı kendi blogumda da yayınlamak isterim. Sayfanıza link vererek tabi..
iyilikler,
Google'da arama yaparken farkettim blogunuzu. Artık ben de takip ediyorum.
Kolaylıklar
srbstnsrlr
Yorum Gönder