Perşembe, Ocak 04, 2007


Bugün gelinini öksürük yakınması ile getiren ortayaşlı bir hanımın ellerinde kına görünce düğüne mi gittiğini sordum. Gençkızlığından beri aralıksız kına yakarmış. sadece bir kez nişanlıyken oje sürmüş. Kınayı çarşıdan alıyor,suyla karıp avcunun içine ve parmak uçlarının dış yüzüne koyup bağlıyor, üç dört saat sonra açıyormuş. Daha fazla bırakılırsa deriyi tahriş edermiş. Bu şekilde yaktığı kına 2 ay kadar gidiyor, tırnaklarının rengi açılınca tekrar yakıyormuş. Kınalı kılınan namazın sevabı daha çokmuş.
Kınanın kilosu 6 YTL imiş, 1 YTL lik aldığı zaman 4 kez yetiyormuş. Desenli kına yakıp yakmadığını sordum, 'Bilmiyoruz biz öyle şey' dedi.



Gelinini kınasız görünce sordum: O sevmiyor, yakmıyormuş. Düğünde bile avcuna altın para konana kadar kınayı avcunda tutmuş, sonra yıkamış.

İkinci fotoğrafın bulunduğu siteye kına resmi ararken rastladım. Ölüm orucu tutanlara da kına yakıldığını bilmiyordum.
Eline kına yakılan Fatma Koyupınar fotograf çekildikten bir ay sonra ölüm orucunda hayatını kaybetmiş.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben en cok kinali koyunlari severim. Herhalde digerlerinden ayirdetmek icin yapiyorlar ama oyle dusunmemeye calisirim. Sevmis de kinalamis diye hayal ederim. Sonra sevse sonra bir guzel bogazlar da yer mi diye sorarim kendime. Boylece kendi hayallerimin canina kendim okurum. :o)

Adsız dedi ki...

Millet ne guzel kendine bonuz sevap yazdiriyor! Kinali namaz, sevval orucu... "Allah artirsin" diyesi geliyor insanin.