Cuma, Kasım 02, 2007

balık çiftlikleri ve granyoz


Bugün balık çiftliklerinde çalışan bir hasta annesinin ilaçlarını yazıdrmak için başvurdu.
Kendisine çiftliklerin açığa alınma işinin ne olduğunu sordum.
İzin alabilenler açığa taşınıyormuş. Açığa almak için de izin mi gerekli diye sordum.

Gerekliymiş, hem de tamamlamak 1 yıl sürüyormuş.
“İzmir’dekiler hemen hemen halletti de Aydın’da, Didim’de olanlara Tarım Bakanlığı Kalamaki’nin açığını göstermiş, Çevre Bakanlığı da Milli Park'ın karşısı diye izin vermiyormuş. Onların işi sürüncemede kaldı” dedi.

“Açığa alınma balığın kalitesini, fiyatını etkileyecek mi?” diye sordum.
"Etkiler tabi, şartnameye göre en az 30 metre derinlikte, kıyıdan 0.6 mil açıkta olması, ve koy içinde bulunmaması gerekiyor. Zaten 30 metre dedin mi koy içinde olmaz. Bizim taşınacağımız yer kıyıdan 7 mil açıkta. Açık deniz kıyıdan daha temiz, balık daha yi et tutar ama maliyetler artacak tabii. 7 mil açığa ufak tekne ile gidemezsin, daha büyük donanımlı tekne, otomatik yemleme lazım, günde 2-3 kere yem veriliyor, ufak işletmelerin yaşaması zor” dedi.
Yemlerin denizi kirletmesi konusunda ne düşündüğünü sordum.
"Bence o çevreciler abartıyor, kimyasal madde değil ki bu, içinde %20 oranında yağ var, o biraz deniz yüzeyinde kirlilik gibi gözüküyor ama sonuçta eriyip gidiyor” dedi.

“Neden Çipura ve Levrek dışında balık üretilmiyor?”diye sordum.
"Üretiliyor, şimdi biz Sarıağız denen pulsuz bir balığı üretmeye başladık, ama her balık ticari olarak verimli olmuyor, kimisinin yumurtadan yavru çıkarma oranı düşük oluyor. Mesela Çipura bu konuda en iyisi bir milyon yumurtadan 20 bin yavru çıkıyor; sonra bazı balıklar suni yemle beslenince kararıyor, şekil değiştiriyor, olmuyor” dedi.

Bu sarı ağız’ı hiç duymadığımı, iç pazara verip vermediklerini sordum.
“Veriyoruz, Kipa’larda var, Granyoz diye satılıyor” dedi.
“Ben o Granyoz'ların deniz balığı olduğunu sanıyordum” dedim.
“Yok hepsi çiftlik, aslında o balık daha da büyür, bizim damızlıklarımız 30 kilo” dedi.
“Toprak havuz nedir?” diye sordum.
Sahilde kazılan çukura deniz suyu doluyormuş, orada yetiştirlen balığın rengi biraz da agğüzel oluyormuş.
“Tadı fark ediyor mu?” diye sordum.
“Yok canım masrafı zahmeti çok, ondan pahalı satılıyor” dedi.

"Granyozun kafasından çıkan iki ufak taşın böbrek hastalıklarında kullanıldığını söylüyorlar duydunuz mu?" dedim.
Gülerek "Duydum, Kemeraltında çiftini 5 liraya satıyorlar" dedi.

İlk fotoğraf Devletşah'dan Çipura, diğerleri Granyoz.

15 yorum:

zeynep dedi ki...

�y� ve guzel b�r hafta sonu d�ler�m

Adsız dedi ki...

E bravo yani Bora bey.. Biz de balığı çok severiz, çiftlik balığı hakkında da az çok bilgimiz var ama,, nasıl sorular bunlar böyle. Hani kopyala-yapıştır yapıp gazetelere gönderesim geldi, röportaj baabında..
Şaka bi yana Sarıağızı ilk kez duyuyorum, toprak havuzu ilk kez duyuyorum, 7 mil olayını da ilk kez duyuyorum. Neden hep levrekle çupra diyorduk, sebep çoğalmayla ilgiliymiş demekki.Çok zahmetli bi işmiş bu, bi daha çiftlik balığı alırken ''bu ne yahuu, deniz balığı mı bu, çok pahalı'' demiycem. Uslu uslu paramı ödeyip gidicem:))
egeden

Adsız dedi ki...

Aslında durum anlatılan kadar kötü değil, türkiye balık üretimi konusunda hızla ilerliyor, türk halkı yeterince balık tüketmediği için balıklar yurt dışına gidiyor.
Üretilen her balık satılıyor elde kalma durumu yok.
Toprak havuzlarda beslenen balık deniz çiftliklerindekilerden daha doğal kabul ediliyor o nedenle fiyatı daha pahalı.


Kültür balıklarına verilen yemleri bir balığın doğada bulma ihtimali çok zayıf.

alternatif türler;
sinagrit , minekop

Adsız dedi ki...

Avşarlı Gunay...[YETİŞTİRİCİ]
Toprak havuz balığı ülkemizde Levrek ve çipura olarak sadece muğla/milas/avşar köyünde üretilmektedir.Lezzeti,görünümü doğa balığına çok yakındır.hiçbir deniz üretim balığına benzemez toprak havuz balıklarında hiç hastalık ve parazit bulunmaz.Çünkü pompalarla sürekli temizsu verilir.o açıdan toprak havuzlarda balık ölümleri yaşanmaz.saygılarımla...istenilirse daha çok bilgi verebilirim.

Adsız dedi ki...

Öncelikle "hastalardan öğrendiklerim" başlığını çok sevdiğimi belirtmek isterim.

Sitenize Granyoz ile araştırma yaparken ulaştım. Tansaş'tan bu balığı deniz balığı diye aldık. Tadını sevince, fiyatı da deniz balığı icin makul gelince, Kipa'dan tekrar Granyoz almak istedik. Nasıl bir balık olduğunu sorduğumda çiftlik olduğunu öğrendim ve şaşırdım. Onun için araştırma yapmak istedim. Sonuç olarak Tansaş'taki görevli yanlış biliyormuş... Kipa'da iri Granyoz da var. Damızlık denilebilecek boyutta, onun da çiftlik olduğunu söylediler.

Bilgilerinize sunar, edindiğim bilgiler için de teşekkür ederim.

ssbb dedi ki...

Ben de başka bir hastadan yeni öğrendiklerimi ekleyeyim:
Bu balıklar 50-60 kiloya kadar çıkabiliyormuş ama5-6 kilonun üzeri ekonomik olmuyor, balık çok yiyor, ancak az kilo alıyormuş.
Ege bölgesinde, Aydın'da tek bir çiftlik üretim yapıyor ve kilosunu toptan 8 liraya veriyormuş

Adsız dedi ki...

İnternette de olsa bu derece bilinçli, medya baskısı olmadan, abartılmadan, yalan katılmadan yapılan yorumlar için teşekkür etmek istedim. 8 yıldır Türkiye'de su ürünleri üretimine katkıda bulunmaktayım. Bu kelimeyi söyleyebilmekle gurur duyuyorum çünkü üretilen ürün besinsel açıdan çok değerli, hayvansal ürünlerin altını demek yanlış olmaz zannediyorum. Ben bu işin içinde biri olarak ürettiğimiz balıkları güvenle tüketmekteyim. Herkese tavsiye ediyorum.

EmiN dedi ki...

SLM BENİM SU KAFASINDAN CIKAN TASLARLA İLGİLİ SORUM VAR. GERCEKTEN İŞE YARORMU VE NASIL KULLANILIOR...

Adsız dedi ki...

Öncelikle keyifli paylaşımınızdan dolayı teşekür ederim.Sizinle aynı camiadanız ben anestezi teknikeriyim.İki tane ufak teknem var ve özellikle Granyoz avıyla meşgulüm bu aralar.Balık çiftlikleri tuttuğumuz anda canlı olarak satın aldığı gibi iç piyasaya da satılmakta.Tavadan ziyade ızgarada tüketilirse çok daha lezzetli oluyor.Çiftliklere gelice ben hastanıza katılmıyorum.Çiftlikler,su üzerinde görülen yağın dışında farklı zararlar da veriyorlar.Dibe çöken yem ve dışkı kalın bir tabaka yapıyor .Oksijen seviyesini tüketerek dip yaşamını olumsuz etkiliyor.Bu yüzden su sirkülasyonunun az olduğu koylardan ziyade açığa taşınmalarını olumlu karşılıyorum.Yanlış anlaşılmasını istemem çiftliklere karşı değilim.Eğer çiftlikler olmasa bence talebe cevap vermek için türleri tüketebiliriz.Ayrıca ihracata katkısı da tartışılmaz bu yüzden çiftliklerin desteklenmesi gerekliliğine inanıyorum.Söylemek istediğim çiftliklerin de doğaya en az zarar verecek şekilde tedbirler almasının zorunlu olduğudur.
HAKAN KAVAKLIOĞLU

Adsız dedi ki...

Öncelikle keyifli paylaşımınızdan dolayı teşekür ederim.Sizinle aynı camiadanız ben anestezi teknikeriyim.İki tane ufak teknem var ve özellikle Granyoz avıyla meşgulüm bu aralar.Balık çiftlikleri tuttuğumuz anda canlı olarak satın aldığı gibi iç piyasaya da satılmakta.Tavadan ziyade ızgarada tüketilirse çok daha lezzetli oluyor.Çiftliklere gelice ben hastanıza katılmıyorum.Çiftlikler,su üzerinde görülen yağın dışında farklı zararlar da veriyorlar.Dibe çöken yem ve dışkı kalın bir tabaka yapıyor .Oksijen seviyesini tüketerek dip yaşamını olumsuz etkiliyor.Bu yüzden su sirkülasyonunun az olduğu koylardan ziyade açığa taşınmalarını olumlu karşılıyorum.Yanlış anlaşılmasını istemem çiftliklere karşı değilim.Eğer çiftlikler olmasa bence talebe cevap vermek için türleri tüketebiliriz.Ayrıca ihracata katkısı da tartışılmaz bu yüzden çiftliklerin desteklenmesi gerekliliğine inanıyorum.Söylemek istediğim çiftliklerin de doğaya en az zarar verecek şekilde tedbirler almasının zorunlu olduğudur.
HAKAN KAVAKLIOĞLU

Adsız dedi ki...

"Çiftlikler,su üzerinde görülen yağın dışında farklı zararlar da veriyorlar.Dibe çöken yem ve dışkı kalın bir tabaka yapıyor .Oksijen seviyesini tüketerek dip yaşamını olumsuz etkiliyor." Çok doğru bir saptama yapılmış, zıpkın avcılığı yapıyorum ve her sene mandalya körfezinde dalarım . Çiftliklerin verdiği zarar sadece sudaki bulanıklığın artması değil ayrıca suyun içinde çiftlik kurulumunda kullanılan pekçok plastik ve naylon malzeme partiküllerinin yaratığı pisliklerdir. Özellikle sık yemleme nedeniyle körfez suları yüzeyden tabana kadar malesef hergeçen gün ciddi şekilde bulanıklaşmakta ve kirlenmektedir. Dolayısıyla çiftlikler zararlı değil diyerek kimseyi kandırmayalım. Ancak Çiftliklerin çevresel filtreleme işlemlerinin ciddi şekilde denetlenmesi kaydıyla, hepimizin ucuz balık yiyebilmesi ve ekonomik katkısı nedeniyle çiftliklerin varlığı faydalıdır diye düşünüyorum.

akdenizkizi.blogspot.com dedi ki...

merhaba,
granyos la ilgili nette en çok bilgiyi sizin sayfanızda buldum...garnyosu nasıl pişirdiğimle iligili tarifimde sitenizden bahsettim...sizi izlemeye alacağım....sağlıcakla kalın...

Deniz ve Barış'ın Annesi dedi ki...

granyoz hakkında araştırma yaparken blogunuza rastladım. özellikle son dönemlerde deniz levreği ve yediği iğrenç bir hayvan hakkında ciddi söylemler dolanırken ortada, Tansaş'tan bu balığı aldık. Granyozun aslında kaya levreği olduğunu duyunca, aldığımız balıkları atalım bari diye düşündük. Atmadan son kez araştıralım bari dedik ve yazınıza denk geldik. İçim rahat, çiftlik balığı olduğunu bilmek rahatlatıcı. Yazınız sayesinde balıklarımızı afiyetle yiyeceğiz. Blogunuzu takibe aldım, bilgi için teşekkürler.

İBRAHİM KARAER dedi ki...

Sizlere Granyöz hakkında biraz daha detaylı bilgi aktarayım istedim yorumları okuduktan sonra. Granyöz Avrupalıların verdiği bir isimdir bu balığa. Yurdumuz denizlerinden Akdeniz ve Ege'de, çok az da Marmara'da rastlanan bizim eski balıkçılarımızın adlandırması ile asıl iki ismi "Sarıağız" ve Halilî olan bu balığa Türkiye'de balık kültürü yok olup, balık piyasası tümüyle Erzincan'lıların eline geçtiklen sonra uyduruk ve yalan-yanlış isimler takılmaya başlandı balıklara. Yaklaşık 10-12 yıldan bu yana bu balığa çok yanlış olarak Kaya Levreği adı takıldı ve çok güçlü ve yakalanması zor balıklardıöyle gidiyor. Kaya ve kayalıkla hiç ilgisi olmayan bir balık bu. Aksine kayalık taşlık yerlerde doğal yaşayan bildiğimiz öteki levrektir. Yine bilinçsiz ve sahtekr balıkçılar bu balığa kaya levreği etiketinin yanında bir de Minakop yazmaktadırlar. Bir kaç balıkçının da Kaya Levreği eşkina yazdığına şahidim. Halbuki bunların hiçbiri değil. Bizdeki asıl adı Sarıağız veya Halilî, Avrupa'da Granyöz. Bunlar 50 Kg. a kadar büyüyebilen, yakalanması zor balıklardır. Kuyruk darbelerinin şiddeti meşhurdur. Yurdumuz'da çiftliklerde 2-3 kiloluğa kadar yetiştirilip piyasaya verilmekte. 8-10 kilolukları Singapur ve Vietnam'dan ithal gelmektedir. Ucuz ve lezzetli bir balıktır. Saygılarımla..İbrahim Karaer (50 yıllık amatör bir balıkçı.)

Adsız dedi ki...

Granyöz veya kaya levregi netice olarak agir metal içerir mi? Güvenle alıp yiyebilir miyiz?