Salı, Aralık 22, 2009

Antakya





Bugün 1924 Antakya doğumlu bir hasta kalp ilaçlarını yazdırmak için başvurdu.
Reçetesini yazarken 1938'deki Antakya'nın Türkiye'ye katıldığı oylamada orada olup olmadığını sordum.
"Oradaydım, ben de katıldım" dedi
"Yaşınız küçük değil miydi o zaman oy vermek için" dedim



"O dönemde Fransızlar vardı ve Suriye'ye katılmamızı istiyorlardı. Bu nedenle halkı Alevi-Sünni diye karıştırıyorlardı. Kavgalar çıktı, halbuki o zamana kadar bizim orda hiç kavga olmazdı. Ermenisi de Müslümanı da Hristiyanı da gül gibi geçinirdi. Sonra Birleşmiş Milletlerden komisyon geldi. Sırayla önce Suriye'ye katılmak isteyenler, sonra Türkiye'yi isteyenler yürüdü..." dedi



"Nasıl yani yoldan geçenleri mi saydılar?" dedim
"Hayır, saat tuttular! Vilayetin önünde 10 kişilik komisyon vardı. Herkes müzenin önünden Vilayete doğru kalabalık olarak yürüdü. Yürümeyen kalmadı, hatta köylerden geldiler, onları misafir ettik." dedi
"Ya bir grup yavaş yürürse..." dedim
Gülerek
"Öyle bir şey olmadı, normal monoton yürüdük. Zaten Türkiye'yi isteyenler çok daha fazlaydı, hemen anlaşıldı" dedi





"Fransızların size karşı davranışı nasıldı?" diye sordum
"Manda askeri nasıl davranacak, iyi davranırlardı bizi seçsinler diye. Yalnız biz her bayramda zafer takı yapardık, o zaman gelip yıkarlardı, biraz kavga dövüş olurdu. Bir de Adalı denen bir adam vardı, Müslüman olmasına rağmen Fransız mandasını istiyordu. Halk galeyana geldi bunun evini bastılar, linç edeceklerdi. O sırada bir Fransız tankı geldi. Ahali dağılmayınca kırmızı bayrak çekti..."



"Kırmızı bayrak ne anlama geliyor?" diye araya girdim
"Ateş edeceğini ihtar ediyor. Zaten sonra makineli ateşiyle o sırada duvarın üzerindeki üç genç vuruldu, üç şehit verdik. Tarih hiç yazmaz bunları" dedi
"Eğitim nasıldı?" diye sordum



"Ben ilkokula Mersin'de başladım. Yeni harflerle ilkokula başlayan ilk sınıf bizimkiydi. Annem babam harfleri hep beraber öğrendik. Ben gündüz , onlar akşamları aynı sınıflarda ders görüp, gece evde beraber çalışıyorduk. Sonra üçüncü sınıfa Hatay'da - O zaman Hatay denmiyor tabi; devam ettim, aradaki fark büyüktü, çok zorlandım. Biz İnkılap tarihi okuyoruz onlar Emevileri, bir tarafta Anadolu coğrafyası var öbürkünde Suriye. İlk sınıftan itibaren Fransızca öğretiyorlardı. İlkokulu bitiren , o zaman bakalorya denirdi; liseyi bitirmiş gibi oluyordu." dedi

Pullar önce bağımsızlığını ilan edip sonra Türkiye'ye katılan Hatay Devleti'ne ait.

8 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Yine öğreticiydi. Teşekkürler.

özlem dedi ki...

ben de yine 24 yılında antakya'da doğduğunu öğrendiğin hastaya sormayı akıl ettiğin sorulara bayıldım.

"her şey soruyla başlıyor. doğru soruyu sormak için bir şeyler bilmek gerekiyor. öğrendiğin şey daha fazla soru üretmene sebep oluyor. üşenmeyen bünye dahasını araştırıyor."

paylaştığın bilgiler kadar değerli ve öğretici olan, senin öğrenme döngün. alenen zevk alıyorum yahu. dön babam dön.

Aysegul dedi ki...

cok nadır yorum yazıyorum. ama sureklı takıbınızdeyım.
elınıze saglık

yıne cok keyıfle okudugum bı yazıydı..

sufi dedi ki...

Çok isabetli bir soru ile sayende hiç bilmediğimiz ve tarih kitaplarında yazılmamış bir konuyu öğrendik teşekkürler ve sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Ufak bir hatayı düzeltmek istiyorum.İnkilap tarihi yazmışsınız.İnkilap bildiğim kadarıyla arapça bir kelime ve köpek demek.Dolayısıyla köpek tarihi gibi bir anlam çıkıyor.İnkılap tarih hocamız vardı Saadettin Bey bu konuda çok hassastı yazınızı okuyunca o geldi aklıma.Yanlışlıkla inkilap yazanları sınıfta bırakırdı. Eğer düzeltirseniz daha doğru olur diye düşündüm.Yazılarınızı zevkle takip ediyorum.İyi çalışmalar...

Adsız dedi ki...

Seçim zamanında Atatür'ün oraya vatandaş taşıdığını okumuştum.Amcanın anlattığı okuduğumu destekliyor.
Ayrıca Antakya'da bir yıl öğrenci olarak yaşadım. Ne türk ne suriyeli ve ne müslüman ne de hıristiyan bir şehir. Şehirde kimler yaşamışsa, kendilerinden bir tutam iz bırakmışlar. Etnik,dil,din olarak çok farklı insanlar var.
Asi nehri şehri ikiye bölüyor.Eski ve yeni diye. 1980 yılların da siyasi olarak bölünmüşler ve köprüler sınırmış.Kim o tarafa geçerse dövülüp kendi tarafına atılırmış.
Antakyalı bir arkadaşım 8 dil konuşulduğunu söylemişti.

Size de ayrıca teşekkürler.Büyük zevk alarak sizi takip ediyorum.Hayranınızın çok olduğunu belirteyim.

Adsız dedi ki...

Ben Hatay'ın anavatana katılışını Atatürk görememiştir. Dolayısı ile 1938'de değil wiki'de yazıldığına göre 23 Temmuz 1939'da olmuştur.

Sorularınız ve yazılarınız şahane. İletişim fakültelerindeki derslerde örnek olarak incelenmeli bence.

Insan dedi ki...

Adsiz1,

Inkilap turkce yazilisiyla iki kelimeden turemis olabilir: kelb (kef harfi ile) veya qalb (qaf harfi). Ayrica arapcada p harfi yoktur, inkilab yazilmasi daha dogru olabilir.

Kelb=kopek
(كلب)
Qalb=degisim/ transformasyon
(قلب)
Zaten Arapca'da bu kelime q ile yazilir, yani inqilab (انقلاب). Ki bu da 'degisim' kokeninden turetildigine isarettir.

Kelimeleri/kavramlari sloganlastirmak, tasimadigi olumlu ya da olumsuz anlamlar yuklemeye calismak icerik, derinlik ve bilimden yoksunlugun isaretinden baska birsey degildir.