Pazartesi, Aralık 29, 2008

arap





Bugün köşedeki fotoğrafçı ilaç yazdırmaya geldi.

“Nasıl gidiyor işler” diye sordum
“Kapattık dükkanı, bu dijital makineler bizim işi öldürdü” dedi ve ekledi “Adam bir tane diital fotoğrafını bastırmaya geliyor, tamam basalım da bir fotoğraf için makine açılmaz ki, bunun ilacı var, gideri var”
"Kaç yıldır yapıyordunuzu bu işi?” dedim
“40 yıldır fotoğrafçıyım. Esas sanat siyah beyazdaydı. Renkli fotoğraf çıktı sanatı öldürdü” dedi
“Siyah beyazda rötuşu nasıl yapıyordunuz?” diye sordum.
“Eskiden rötuş yapmak ustalık isterdi, şimdi çocuğa fotoşap öğret yapıyor” dedi



“Sivilceleri nasıl yok ediyordunuz?” dedim

“Yurt dışından gelen çok yumuşak uçlu kurşun kalemler vardı, HB, 2HB, 3HB diye gider. Normal yazı yazamazsın ama ucu öyle ince açılır, hatta bir de sıfır numara zımparayla ayrıca inceltilir. Sonra yüzdeki lekelere, yüz hatlarına onunla müdahele edersin. Kimisi noktanokta yapar, kimisi zincirleme yapar, kimisi de çizgi çeker. “ dedi
“Sivilceleri silmek için üzerini kurşun kalemle mi boyuyordunuz” dedim


“Evet bizim arap tabir ettiğimiz filmde siyaha boyadığın yer beyaz çıkar. Marifet sivilceyi boyarken oradaki tonu tutturmakta” dedi


8 yorum:

Adsız dedi ki...

Kusak farki iste. 40 yildir kendini yenilemez, sanatkar degil esnaf mantigiyla hareket edersen boyle olur. Tek fotograf icin makine mi calisirmis. Lafa bak. Tek fotograf icin de calistiracaksin yarim fotograf icin de. Senin isin bu.
Kusura bakmasin ama kendi kendini batirmis.

uykulu meditatör dedi ki...

nasil yenileseymis ki kendini bu dijital dunyada. makineyi calistirsa bile yeterince para nasil kazansin o tek fotograftan.
dunyanin hizina yetisemeyenlere sanatkar olsaydin mi diyelim artik.

YAVRU KUŞUN ANNESİ ANNEKUŞ(*YASEMİN*) dedi ki...

Valla zor bu gidişe bu hıza yetişmek, hiç kolay değil.
Bazen durup düşünürken bile yoruluyorum ben.

Goksu dedi ki...

Gercekten de dusundum , eskiden bi vesikalit fotografi ancak ertesi gun alirdim, simdi aninda veriyorlar.

Yanliz su rotus isi gercek bi sanat , bizim fotografci kahkullere kendi istedigi formu verirdi o fotograflar gercekten gormelikti:))

Uyumsuz dedi ki...

Rötuşu oldum olası sevmedim. Estetik amaliyat olmuş insan pozu gibi geliyor, en ufak oynama bile suni kalıyor.
Öte yandan değişen hayat tarzlarıyla kalaycıların, sokakta yoğurt satan meslek sahibi insanların yavaş yavaş yok olduğunu biliyordum ama kendisi de bir teknoloji olan fotoğrafın da bu değişime yenik düşmesi acı gerçekten.

endiseliperi dedi ki...

kasabamızda, çarşıda, bir fotoğrafçı vardı. hani şu siyah örtüsü olan ayaklı fotoğraf makinasıyla fotoğraf çekerdi. öyle dükkanı filan yoktu; dışarda bir duvarın önünde dururdun, o da başını örtünün altına sokup fotoğrafı çekerdi. sanırım ilk vesikalık fotoğrafımı öyle çektirdim. fotoğrafın arabı sözünü de ilk öyle duydum.

şimdi arçil cep telefonuyla kendi fotoğraflarını çekiyor ve evet photoshop'ta istediği düzenlemeleri yapıyor. kuşaklar arasında bu kadar büyük teknoloji uçurumunun olması gerçekten çılgınca.

J. baudrillard'ın bir sözü var; "dünya çılgın bir yer haline geldiyse, çılgın bir bakış açısı geliştirmek gerek," diye. mealen böyleydi sanırım. kendi olağan serüvenimizden çok daha hızlı olan bu gelişmelerin yarattığı kültür çok uzağımızda oysa. ben eski nesnelere bağlılık edebiyatından sıkılırım. şu daktilo, gramafon gibi nesnelere özlem duyanları anlamam. eh, arçil'in dünyası da uzak sayılır bana. limbo'da acı çeken ruhlar gibi yaşayıp gideceğiz o halde, doktor bey'ciğim:)

ama siz o çılgın bakış açısına sahip olup her teknolojik gelişmeye de vakıf görünüyorsunuz:)

sevgiler.

Sinan Toydaş dedi ki...

Sevgili Aydin Tarik Zengin;
söylediklerine katılmıyorum. Dediğin gibi tek fotoğraf veya az sayıda fotoğraf için makinayı çalıştırsa, solüsyonları kullansa, oturup hiçbirşey yapmadığı zamana göre daha çok maddi zarara uğrar.

The Dude dedi ki...

Survival of the fittest diyorum sadece...