Çarşamba, Ağustos 01, 2007

köy enstitüleri


Bugün kalp ilaçlarını yazdırmaya gelen 84 yaşında emekli bir maarif müfettişi ile sohbet ettik. Nasıl müfettiş olduğunu sordum.
Köy öğretmenliği, müdür yardımcılığı, idarecilik derken çalışmalarının beğenilmesi sonucu ilköğretim müfettişi olarak emekli olmuş.
1945 yılında Konya İvriz Köy Ensititüsünden mezun olup önce kendi köyünde görevlendirilmiş. Okula nasıl başvurduğunu sordum.
O zaman öğrenci bulunmadığından hükumet görevlileri köy köy dolaşır, aileleri ikna edip hali vakti yerinde olmayan köy çocuklarını okula kaydederlermiş. Kız öğrenci bulmak daha zor olduğundan okula hevesli bir öğrenci olduğunda 'alırız ama köyünden bir de kız getireceksin onu da kaydedeceğiz' derlermiş.
Enstitülerde hiç boş vakit olmazmış, sürekli çeşitli işliklerde
münavebeli çalışılırmış. Kendi esas zanaatı demircilik olmakla birlikte marangozluk, inşaatçılık da yan dersler olarak okutuluyormuş.
"Öğretmenleriniz okullu mu, yoksa alaylı mıydı?” diye sordum.
Okullular da varmış, ama iyi zanaatkarların yanında çalıştıkları
da oluyormuş. Örneğin demircilik öğretmenleri o bölgenin en meşhur ustasıymış, ondan hem sıcak hem soğuk demircilik öğrenmiş.
“Öğrendikleriniz sonra işe yaradı mı?” diye sordum.
“Tabi hala kullanıyorum, geçenlerde yazlıkta komşunun fayansı düşmüş, bana geldi tamir ediver diye, marangozluğum da iyidir, kendi eşyalarımı yaparım. Bana sen nerden öğrendin bütün bu işleri becermeyi diye soruyor” dedi.
Okulun geniş tarlası, kaliteli hayvanları varmış . Öğrenciler sırayla birer hafta tarlada , hayvan bakımında, işliklerde çalışırlarmış.

“O savaş yıllarındaki kıtlığı biz hissetmedik, çünkü tarlamızı ektik, buğday kaldırdık, kendi ekmeğimizi yaptık” dedi.
Yaz tatilleri sadece 1 ay olurmuş.
Bir sene de her enstitüden 40-50 kişilik bir sınıf trenle Erzurum’a gidip orada çadırlarda kalarak Pulur Köy Enstitüsü’nün inşaatını yapmışlar.
Okulların kapatılma nedeni olarak kız erkek bir arada okunmasının sakıncalı olması gösterildiğinden okuldaki kız erkek ilişkilerini sordum.
"Hiç olmazdı öyle gönül şeyleri, o vakitler öyle şeyler yoktu, bilinmezdi. Kız- erkek, ırk, dil, para konuları yoktu o zaman. Kız arkadaşlarımızla el ele gezerdik, ne var bunda? Şimdi herkes öyle değil mi, biz 60 yıl önceden bugünleri görmüşüz” dedi.
Okullarını ziyarete hem İsmail Hakkı Tonguç, hem Hasan Ali Yücel hem de İsmet İnönü gelmiş.
Hasan Ali Yücel bir öğrencinin hatırını sorarken "Oğlum neden evine mektup yazmıyorsun bak anan baban merak etmişler diye” şaka yapmış.Bir daha öyle bir maarif vekili görmedi Türkiye dedi.
En son Aydın Ortaklar enstitüsüne gidip ziyaret etmiş, "Bina hala sapasağlam duruyor, ama kullanmıyorlar, camları kırılmış. Sapasağlam bina dururken yanına yeni okul binası yapmışlar" dedi.

İlk iki fotoğraf bu siteden

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazılarınızın tamamamını okudum sanıyorum.Aklıma iyi bir fikir geldi. Belki sizinde gelmiştir daha önce ama ben yinede söylemek istiyorum.Neden bu küçük notları bir kitaba dönüştürmüyorsunuz? Kitabın adını koymuşsunuz bile!....

Esra dedi ki...

Koy Enstitulerinin kurucularindan biri de buyuk halamin esi Dr.Halil Fikret Kanad imis. Turkiye'nin ilk pedagogu. O zamanlar ulke icin ne buyuk idealleri varmis insanlarin. Ne cok hizmet ederlermis...
Keske...
Keske bugun onlarin onda biri kadar hizmet aski olan insanlar olsa...

Adsız dedi ki...

Merhaba Bora Bey,
Yazılarınızı beğeniyle izliyorum. Babam köy enstitülüdür.(Yazınızdaki birinci fotoğrafta ön sıradan soldan üçüncü babam). O nedenle Köy Enstitüsü konusunu ele alışınız beni çok memnun etti. Birinci ve ikinci fotoğrafları tarayıp bilgisayara yükleyen kişi olarak, blogunuzda görmek beni daha da sevindirdi. Keşke bir link verseydiniz de bunları benim blogumdan mı yoksa başka bir yerden mi aldığınızı bilebilseydik...
Sağlıcakla kalın.

ssbb dedi ki...

Şefika Hanım fotoğrafları sanıyorum sizin blogdan almadım, zira blogunuzu ilk defa bugün gördüm.
Neden link vermediğimi şimdi hatırlayamıyorum. Genelde bu konuda özen gösteriyorum, belki aceleye gelmiştir.
Bu fotoğrafları dijital dünyaya kazandırdığınız için ben de size teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

Köy Enstitülerinin kapatılmasında Türkiye'nin gelişmesini istemeyen yabancı ülkelerin parmağı olduğunu söylerdi hep dedem. Eğer kapatılmasaydı şimdi daha müreffeh bir toplum olurduk.
Saygılarımla,

Özlemkan