Cuma, Şubat 20, 2009

yorgunluk





Bugün kilo alamama ve halsizlik yakınması ile 34 yaşında bir tekstil işçisi hanım başvurdu. Tahlilleri normal olduğundan ve daha önce başvuran hastalardan, işçilerin Emile Zola’nın Germinal romanına rahmet okutacak kadar ağır çalıştırıldıklarını bildiğimden çalışma şartlarını sordum.

Normalde haftada 6 gün sabah 8 akşam 18 30 olan çalışma saatleri iş yoğunluğu nedeniyle hep sarkıyor, fazla mesaiye kalması gerekiyormuş. Fazla mesaiden en erken 20 30 da bazen gece yarısı çıkıyormuş. Dün gece 22 30 da çıkıp eve gelip yemek yapmış, iki de çocuğu varmış. Bazen Pazar günleri de mesai oluyormuş. Pazar günlerini boş olursa nasıl geçirdiğini sordum,
"İş yapıyorum, evi temizliyorum, yemek yapıyorum, çocuklarla ilgileniyorum" dedi. Geçenlerde boş bir Pazar Fuar’a gitmişler, Konak’ta deniz kıyısında dolaşmışlar; çok iyi gelmiş.

Eşi de tekstilde çalışıyormuş, ancak o dış ülkelere sipariş yapan bir firmada olduğundan işi sürekli değilmiş, iş geldikçe çalışıyorlarmış. İkisi de çalışabilirlerse 440'ar YTL aylık alıyorlarmış. Fazla mesailer için de şimdiye kadar en fazla 100 YTL almış . 250 YTL ev kirası veriyorlar, hiç para arttıramıyorlarmış. Bazen fazla mesai parasını sıkışık günler için ayırıyor, ama o da hemen harcanıyormuş. Doğudaki köylerinden çocukları serseri olmasın, okusun diye altı yıl önce göçmüşler. Yakınmaları sadece yorgunluğa, fakirliğe ('Sütü benim de içmem lazım ama sadece çocuklarıma alabiliyorum' dedi) ve tükenmeye bağlı olduğundan, işini bırakmasını ya da daha az çalışmasını da öneremeyeceğimden moralini bozmamasını, en azından eşinin içmediğini, kendisine iyi davrandığını, sağlıklarının yerinde olduğunu, olumlu şeyler düşünmenin kendisini daha iyi hissettireceğini, gelecek günlerin daha güzel olacağını (kendim de pek inanamasam da) söyledim.


Maliye Bakanlığı vitaminlerin ödenmesini durdurduğundan reçete etmeyip, eşantiyonlardan bir kutu vitamin ve bir gün istirahat verdim.


EK: Arman Kırım'ın bu haftaki yazısı.(Hürriyet)

20 yorum:

ycurl dedi ki...

Bu yazidan sonra Arman Kirim'in yazisinin ilk cumlesini okuyunca (ülkemizde karides kullanımının evlerde yaygın olmadığını söylemiş vs...), Arman Kirim'in ayda 440 ytl ile iki cocukla gecinen ailelerden bihaber oldugunu farkettim. Gercekten karidesin kilosu ne kadar? Amerika'da jumbo boy tabir edilenin yarim kilosu 7 ile 8 dolar arasinda degisiyor. Kucuk boylari 3-5$ arasinda bulmak mumkun.

Adsız dedi ki...

Tekstil işçilerinin ağır çalışma koşulları gerçekten yürek burkuyor. Sendikasız, sigortasız çalıştırıldıkları yetmiyormuş gibi, bazıları sabah geldiklerinde işyerlerini yerinde bulamıyorlar. Sağa sola borçları iyice biriken patron gece bütün makineleri yükleyip kaçıyor. İşçiler de ödenmemiş maaşlarıyla açıkta kalıyorlar. Patron işini bu sefer başka yerde, başka isimle açıyor, olan tekrar iş aramak zorunda kalan işçilere ve onların ailelerine oluyor. Yazık!

BlahBlah dedi ki...

tebrik ettim sizi.

Adsız dedi ki...

yemekteyiz:(

Fifi Croissant dedi ki...

Gercekten icim sizladi. Arman Kirim'in Marie Antoinette uslubu da ayri uymus bu yazinin pesine... Bir yanda bir litre sut alamayan ve ciftlik hayvanlarindan daha acimasiz kosullarda calistirilan insanlar, diger yanda Tayland'dan ithal hindistancevizi sutunde pismis kilosu 80 lira jumbo karidesler...

Sonumuz hayir olsun diyecegim ama pek oyle olacakmis gibi de degil.

sedaca dedi ki...

ne kadar iyisiniz demek istedim size, eşantiyon ilaçlardan verdiğiniz için :)

Adsız dedi ki...

Bu verilen maaş asgari ücretin de altında ve iki çocuk için herhangi bir ödeme yok. Sigortaları düzenli yatırılıyor mu acaba. Kriz var aman çıkarmasınlar işimden de olmayayım diye kimsenin sesi de çıkmıyor köle gibi çalışmak zorunda kalıyorlar.
Bu işçi çıkarmayı da anlamıyorum. Neden ilk etapta işçi çıkarmaya gidiliyor.
Hani kriz teğet geçmişti.
paylaştıklarınız için teşekkürler Bora Bey.
Yasemin

T. E. Kalaycı dedi ki...

Ne zorluklar altında çalışıyor insanlar. Sömürünün en alası. İnsanın insanı sömürmediği, herkesin mutlu ve huzurlu olduğu güzel bir dünya dilemekten başka bir şey gelmiyor mu elimizden...

Sürekli izlemeye çalışıyorum yazdıklarınızı, elinize emeğinize sağlık. Çok yararlı oluyor yazılarınız. Bu vesileyle teşekkür edeyim.

T. E. Kalaycı dedi ki...

Bağlantısını verdiğiniz yazıya da ancak bakabildim. Ciddi bir ironi. Ben bir an konuyla ilgili bir yazı olduğunu düşünmüştüm, böyle bir ironi beklemiyordum :)

Ömür Aksoy dedi ki...

yazık bu memlekete... dün hastamız için 300 ytl garantör yatak parası istediler şok oldum. her hafta sağlık sistemi değişir oldu.. bu ülkeye bir kazıkta kazık yiyenlerin sokmasımı gerekiyor?

pecan dedi ki...

Merhaba
Bayiliyorum yazilariniza. Yazdiginiz yazinin altina Arman Kirim karides pisirmenin inceliklerini anlattigi bi yazi eklemissiniz. Tezat olsun diye mi koydunuz, merak ettim?
Kolay gelsin,
Hulya

Adsız dedi ki...

cok huzunlu bir yazi bu,okudum okudum defalarca cok uzuldum..hulya

Feride Nizamettin dedi ki...

İbret alınacak milyonlarca öyküden biri daha, gözlerim doldu. Size ve hepimize metanet diliyorum. Ülkemizi güzel günlerin beklemediği o kadar açık ki.

Adsız dedi ki...

Okurken gözlerim doldu, hastanızı teselli etme şekliniz de çok güzel. Hangi doktor hastasıyla böyle konuşur? Türkiye'de çok zor durumda yaşayan insanları hergün haberlerde, gazetelerde görüyorum, fakat yaşam hikayelerini okuyunca ya da yakından görünce çok duygulanıyorum.
Siteniz çok güzel, yeni keşfettik elinize sağlık. Branşınız nedir?
Eda

nehiro dedi ki...

Türkiye'deki çalışan kadınların hali ne yazık ki...
vitamin yetermi siz daha iyi bilirsiniz ama alacağı bir kutu vitaminin eminim ona pek yararı olmayacaktır.

YAVRU KUŞUN ANNESİ ANNEKUŞ(*YASEMİN*) dedi ki...

Oooff of:( :(

Biraz olsun umutlandırmışsınız onu, inşallah faydası olmuştur.

alis dedi ki...

Bir insanı tüm haklarını yok sayarak tüketene kadar çalıştırmak ne kadar acımasızca.. Bu insanlar bu işlere yetişemiyorsa ya daha az iş almaları, ya daha çok işçi almaları gerekiyor...

Yalnız anlamadığım çocukları köyde büyürse neden serseri olacakmış? Bu insanların durumunu bilemem tabi ama çevremden duyduğum örneklerde babasının arazileri olan ve isterse o topraktaki ağaçları işleyerek çok iyi para kazanıp rahat bir hayat yaşayabilecekken bunu elinin tersiyle itip fabrikalarda işçi olarak çalışmayı tercih eden insanlar var. "Niye?" diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Mutlu Baby dedi ki...

Ödülünüz var. Bizden vermesi;)

Sevgiler,

JOSHUA dedi ki...

Daha öncesinden Arman Beyin bir yemek kitabını okumuşluğum var - valla - şimdi de karşıma böcek suları ile çıkınca resmen kahkaha attım, 'mor inek suları' yani o karides suyu tarifi ile kalbimde yeri tekrardan pekişti... haa, unutmadan o işçilerin suları acı oluyor, tavsiye olunmaz...

Haccecan dedi ki...

:(((((
kimileri yemeye yemek bulamıyor, kimileri ise yediklerinde kusurlar arıyor...