Cuma, Mayıs 29, 2009

pembe domates





Bugün ilaç yazdırmak için başvuran bir ziraat mühendisine nerede çalıştığını sordum. Ulusal Gen Bankasında çalışıyormuş.
"Nedir bu banka ilk defa duyuyorum" dedim
"Memleketimizde yetişen her türlü bitkinin, sebzenin, meyvenin tohumlarını topluyor ve saklıyoruz. " dedi
"Geçenlerde bir haber okudum, vefat eden bir ninenin çeyiz sandığından çıkan 50-60 yıllık domates tohumlarını ekmişler ve yıllardır kaybolan 1 kiloluk domates çeşidinden yetiştimişler, bunun gibi mi?" dedim.




"Evet, ama öyle 50-60 yıllık tohumun çimlenmesi azalmıştır, yani pek azı çimlenir. Biz genelde dağ köylerini dolaşıyoruz. Çiftçiler her ne kadar piyasaya ithal tohumlarla üretim yapsa da hepsinin evinin arkasında eski tohumlarla kendisi için üretim yaptığı bir bahçesi vardır. Oradan bizim yöreye ait her çeşit domates, salatalık, vesaire tohumunu topluyoruz" dedi
"Ne miktarda topluyorsunuz, karşılığında para ödüyor musunuz?" diye sordum
"Cinsine göre; domates tohumu bir avuç yeter, buğdaysa daha fazla almak lazım tabi. Para istemeden veriyorlar genelde, ama isterlerse verebiliriz, ödeneğimiz var" dedi
"Benim bildiğim domates tohumu çok pahalı, bir avucu epey para tutmaz mı, nasıl karşılıksız veriyorlar?" dedim


"O söylediğiniz pahalı olanlar ithal, genetiğiyle oynanmış tohumlar. Çiftçinin kendi domatesinden çıkardığı tohum öyle çok para etmez. Tohumun genetiğiyle oynayınca daha fazla ve pazara uygun üretim yapılıyor ama kalite düşüyor. Örneğin ince kabuklu domates artık üretilmiyor, çünkü pazara taşınırken fire veriyor, dayanmıyor. Domateste kalın kabuklu, dayanıklı, herbiri aynı boyda ve şekilde güzel görünen ürün isteniyor ama tadından kokusundan ödün vermeden bu şekilde ürün artışı olmuyor. Ayırca o domateslerden tohum üretemezsiniz, yoz olur" dedi
"Domatesin tohumu nasıl elde ediliyor?" diye sordum
"Olgun domatesin içinden çekirdeklerini çıkartıp yıkayıp kurutunca tohum oluyor" dedi


Fotoğraflar evde, balkonlarında domates üretenlerin sitesi
pembe domates ağından.

Çarşamba, Mayıs 27, 2009

27 Mayıs





Bugün reçeteye attığım tarihi fark edince muayene ettiğim 60 yaşlarındaki hastaya
“27 Mayıs’ı hatırlıyor musunuz?” diye sordum.
“Hatırlıyorum, ufaktım köydeydik. Babam ezelden CHP’liydi, o gün öğleyin davul getirip köyün meydanında çaldırdı. Annem korktu, saklandı ‘Omaaa, Omaaa etme, yarın seni de götürürlee’ dedi



"Köyünüz nerdeydi?" dedim
"Biz Uşak'lıyız. Bizim köy dokumacılığın merkezidir, 'Ya okiicen, ya dokiicen' derler" dedi
“İdamlarda babanızın tutumu ne oldu?” diye sordum
“Ne sevindi, ne üzüldü. Şimdi bakınca insan idamların yanlışlığını anlıyor. Deniz Gezmişler’de de öyle oldu.



Ben o zaman Aydın’da askerdim. Deniz Gezmişler’in Denizli’ye geçecekleri istihbaratı alınmış, biz aylarca İzmir Aydın karayolu üzerinde sivil gezdik, köylülerin ağzını aradık. Geceleri köylerde kalıyor, karakola mevkimizi bildiriyorduk. Özellikle Söke ovasında buluşacakları ihbarı üzerine çok dolaştık, ama asılsız çıktı” dedi



“Sizin o dönemde Deniz Gezmiş’lere bakışınız nasıldı?” diye sordum
“Ben eskiden beri solcuydum, sempatim vardı, ama jandarma erisin verilen görevi yapacaksın. Bulsaydım gizlemem, saklamam falan söz konusu olmazdı” dedi


Pazartesi, Mayıs 25, 2009

sivil ekip




Her zaman üniformalı olarak gelen bir polis memuru hasta sivil olarak boğaz ağrısı yakınmasıyla başvurunca,
“Hayrola izinli misiniz?” dedim

“Hayır sivil ekibe geçtim, artık resmi giysi giymiyorum”
dedi


“Sivil olunca istediğini giyebiliyor musun? Mesai saatleri nasıl oluyor, çalışıp çalışmadığın nasıl anlaşılıyor?” diye sordum

“Aynen izinliymişsin gibi. İstediğini giy, istediğin gibi saç sakal uzat. Mesai saatleri sabah 10 dan akşam 6 ya kadar. Öğlen yemeğini istediğin gibi ye. Resmi giysinin bir ağırlığı oluyor, öyle ekmek arası falan yemek olmuyor, böyle sivilken istersen çayırlara yayıl piknik yap. Hatta sahilde mangal yakan arkadaşlar bile var. Çalışmanın takibi seninle Allah arasında.”
dedi


“Esnaf rolüne girdiğiniz oluyor mu?” dedim

“Bazı operasyonlar için oluyor ama ben öyle bir şey yapmadım. Taksicilik yapan var mesela, benim bildiğim 20 yıldır taksi şöförü olarak mesai yapıyor”
dedi
“Kazancı kime kalıyor?” diye sordum


“Kendisine kalıyor. İstanbul’da 100den fazla ticari taksi şeklinde ekip arabası var. Kullananlar hep sivil, müşterilerin suç içeren konuşmaları, çevrede olan olaylar hep takip ediliyor”
dedi

Soğuk algınlığı için suda eriyen aspirinlerden yazdım ve tok karna içmesini söyledim

Müzik ve fotoğraflar 70 lerin ünlü TV dizisinden, sivil detektif Tony Baretta

Çarşamba, Mayıs 20, 2009

geç babalık





Bugün 70 yaşında, bir dakikasını boş geçirmeyen, sürekli pozitif düşünüp üreten emekli bir hastam oğlunun ders çalışabilmesi için rapor alıp alamayacağını sormaya uğradı.
"Sizin lisede oğlunuz mu var" dedim
"Evet tekne kazıntısı oldu, abi ablalarıyla arasında 25 yaş var" dedi
"Böyle geç babalık nasıl oluyor? Çocuğa karşı ilginizde, davranışlarınızda bir farklılık oluyor mu? Yeterince ilgilenebiliyor musunuz, çocukken güreşebildiniz mi?" diye sordum
"Daha hoşgörülü oluyorsun, ilişkiler daha yumuşak oluyor. Beraber vakit geçirmede bir sorun yaşamadım, ama insan üniversiteyi bitirene kadar yaşasam diyor. Bir de çocuk yüzünden torunlarla yeterince ilgilenemiyorum" dedi
"Daha hoşgörülü olmaktan kastınız nedir?" dedim
"Ben duymam! Duyarım da duymamazlıktan gelirim. Aile içinde pek çok olay olur, duysan iş büyür, duymamazlıktan geldin mi örtülür gider" dedi

Ders çalışmak için rapor vermediğimi ancak bu sene Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu işi velilerin imzası ile çocukları sahtekarlığa itmeden çözümlediğini söyledim.

Cuma, Mayıs 15, 2009

uçak çekme





Bugün soğuk algınlığı yakınması ile başvuran bir hasta "Gece vardiyasında bir terle bir soğu, üşüttüm" deyince ne iş yaptığını sordum.

"Havaalanında teknik serviste çalışıyorum, uçakları çekiyoruz" dedi
"Uçaklar yakıt tasarrufu olsun diye mi çekiliyor?" diye sordum



"Hayır, uçak körüğe yanaşırken onu yanaştıran otomatik bir ikaz sistemi var. Uçağın tipine göre, diyelim A 340, yerde bir çizgi var, tekerlerin tam o çizgiye gelip durması lazım ki körük kapıya denk gelsin. İşte o sistem bazen çalışmadığında biz elimizde ışıklarla uçağı körüğe yanaştırıyoruz, çizgye gelince durduruyoruz, takozunu koyuyoruz, pilot da istop edip iniyor. Bir de körükten çıkarken iş makineleriyle uçağı geri ittirmek gerekiyor" dedi



"Uçaklar geri gidemiyor mu?" diye sordum
"Jet motorlu uçaklar geri gidemez. Ancak pervaneli bazı eski Rus uçakları geri gidebiliyor ama onlar da normalin 4-5 katı yakıt yakarak. Uçak yakıtı da çok pahalı, geçen sene galonu yani 4 litresi 49 lira mı neydi. Tabi uçakların motorları su gibi yakıyor, kocaman motor. Bazı büyük uçaklarda bu oda kadar motor var. Take off'ta (tam gaz verdiğinde) 10 metre önünde ne varsa içine çeker, arkadan kıyma olarak çıkartır. Arkasında da 100 metreye kadar bulunan kişiyi yakar" dedi



"Hiç böyle kaza oldu mu?" dedim
"Bir arkadaşı kapıyordu, yakalayıp kurtardık" dedi

Soğuk algınlığı için Aspirin 500 tb 3x1 verdim, ve ıhlamur adaçayı gibi ılık içecekler tüketmesini önerdim.



Çarşamba, Mayıs 13, 2009

domestos





Bugün astım krizi ile başvuran bir hastaya oksijen ve damardan Deksametazon vererek rahatlattıktan sonra muayene ederken nefes darlığına yol açacak bir şeye maruz kalıp kalmadığını sorguladım.
"Tuvaletleri Domestos'la temizlerken içerde fazla kaldım, herhalde ondan oldu." dedi
"Daha önce sizi çamaşır suyu, tuz ruhu gibi kimyasalları kullanmamanız konusunda uyarmıştım" dedim
"Evet ama insanın içi rahat etmiyor ki Doktor Bey.
Haftasonu gazetede okudum; Nora Romi diye bir kadın yazmış, mikroplar klozet kapağı kapalı bile olsa 1.5 metre sıçrıyormuş, hergün Domestos kullanmazsak lavaboya, havluya, diş fırçasına her yere, bütün eve yayılıyormuş" dedi



Bunların temizlik malzemesi satan şirketlerin promosyon haberleri olduğunu, mikrop dedikleri bakterilerin bacakları ya da bacak yerine geçecek bir organelleri olmadığından sıçramalarının mümkün olmadığını, belki havada asılı kalabileceklerini ancak her bakterinin zararlı olmadığı gibi, steril hale getirilmiş bir ortamda yaşamanın mümkün olmadığını, buna gerek de olmadığını anlattım.
"Normal bir evde tuvaletten, klozet kapağı açık da olsa insana geçecek bir hastalık yoktur!" dedim
"Çocuklar için de mi zararlı olmaz Doktor Bey" dedi
"Hayır, aksine çocukların bağışıklık sisteminin düzgün gelişmesi için çevredeki bakterilerle karşılaşmaya gereksinimleri var. Aksi taktirde çocuklar ilerleyen yıllarda allerjik bir bünyeye sahip olabilir. Yapılan bir çalışmada koyun gübresi bulunan ortamlarda oynayan çocukların hiç birinde allerjik astıma rastlanmadığı gösterilmiş" dedim ve temizlikte kimyasal maddeler kullanmamasını ve sigara dumanından uzak durması konusunda tekrar uyardım.


Daha sonra bahsi geçen yazıyı da okudum. Ticari niyet içermiyorsa en azından cahilce ve sorumsuzca yazılmış bir yazı olduğunu düşündüm

Pazartesi, Mayıs 11, 2009

evde sucuk



Bugün annesine ilaç yazdırmak için başvuran bir veterinere nerede çalıştığını sordum.
“Bir et fabrikasında çalışıyordum ama istedikleri gibi davranmadığım için işten ayrıldım” dedi
“Ne konuda sorun çıktı?” diye sordum
Hijyen konusunda, maliyetleri düşürmek için hijyene önem vermiyorlardı. Zaten ben oraları gördükten sonra dışardan sucuk almamaya başladım, evde kendim yapıyorum” dedi
“Nasıl yapılır evde sucuk?” diye sordum
“Kasaptan kendim dana etini seçiyorum, koyunun yağlı yerlerinden de koyduruyorum. Evde baharatlarla sarımsakla önce ufakl bir kısmını çekip, sonra onu diğer etlerle birlikte taekrar çekiyorum ki homojen karışsın. Sonra barsaklara doldurup asıyorum. Mevsimine göre ilk bir hafta ıslak ortamda kurutmak gerekir” dedi



“Ne demek ıslak kurutma?”diye sordum
“Sucuklar bir anda kurutulursa dışında bir kabuk kurur, içi çiğ kalır. Homojen kuruması için nemli ortamda olması gerekir, bu yüzden ilk hafta her gün ıslatıyorum. Ayrıca çok sıcakta kurutmaya kalkarsan da eti kokutma riski var . En iyisi kışa girerken oluyor.” dedi
“Kaç günde yenir hale geliyor?” diye sordum
“Doldurmadan önce de köfte yapıp pişirebilirsiniz. Çiğ yemek için en az iki hafta dinlenmesi lazım. Yapmaya niyetliyseniz size reçetesini getireyim” dedi
Niyetli olmadığımı söyleyip teşekkür ettim

Perşembe, Mayıs 07, 2009

23 Nisan





Bugün sosyal faaliyet yapmasını önerdiğim bir hasta kontrole geldiğinde tavsiyeme uyup uymadığını sordum
“Misafir vardı, pek uyamadım” dedi
“Hayırdır, kim vardı?”diye sordum
“23 Nisan için Rusya’dan bir öğrenci geldi 10 gün misafir ettik” dedi
“Nasıl oluyor bu iş?” diye sordum
“Önceden istekliler adını bildirdi, maddi durumuna, arabası olup olmamasına bakarak 50 aileden 20’sini seçtiler. Kızı olanlara kız, oğlu olanlara erkek, yaşlarına uygun öğrenciler geldi. 10 gün sabahları beraber okula gittiler, gezdirdiler, akşamları okuldan elıp eve getirdik, haftasonları da biz gezdirdik. Bize gelen kız İngilizce bilmiyordu, ama komşunun kızı Rusça biliyormuş yardımcı oldu” dedi
“Nasıl memnun kaldınız mı? Seneye de başvuracak mısınız?” diye sordum
“Evet, başvururuz, çok hoşumuza gitti. Ama ayrılmak zor oldu” dedi

Çarşamba, Mayıs 06, 2009

gönüllü abilik



Bugün makatta kaşıntı yakınması ile gelen genç bir delikanlıda tahlil sonucunda barsak paraziti çıkınca hijyene dikkat etmesini, tırnaklarını kısa kesmesini söyledim.

"Ben dikkat ediyorum da gönüllü abilik yaptığım evden kaptım herhalde" dedi
"Nedir bu gönüllü abilik?" diye sordum
"Büyükşehir Belediyesinbin bir projesi. Üniversite öğrencileri varoşlarda yaşayan çocuklardan bir kardeş edinip onun abisi ya da ablası oluyor, haftanın belli günleri gidip onlarla oyun oynuyor, derslerine yardım ediyorlar. Ayrıca yeteneklerini değerlendiriyoruz, belli konuda yetenekli olanları eğitim alması için yönlendiriyoruz" dedi.
"Parazitle ne ilgisi var?" dedim
"Gittiğimiz evlerde mutlaka kurabiye gibi bir şeyler ikram ediyorlar, yemesen de olmuyor" dedi
"Nasıl katıldınız? Bir ücret alıyor musunuz? " diye sordum
"Kampüste stand açılıyor, ben de açtım, orada ilgilenenlere bilgi veriliyor, isteyen katılıyor. Bir ücret söz konusu değil, tamamen gönüllülük esasına dayanıyor. Sadece bir kez kentkartlarımıza 50 lira kadar yükleme yaptılar, o da zaten gidip gelirken kullanılıyor" dedi
"Son seçimlerde bir etkisi olmuş mudur bu çalışmaların?" diye sordum
"Bilemiyorum, bizim politika ile ilgili hiç bir şeyimiz yok, bu konu hakkında da hiç bir konuşma yapılmıyor ama olmuş olabilir, çünkü bu projeye yüzlerce öğrenci katılıyor Ayrıca belediyenin kardeş aile, kadınları koruma gibi projeleri de var" dedi

Kendisini bu gönüllü çalışmaları için kutladıktan sonra parazitleri için Pirantel Pamoat tb 1x3 yazdım ve aynı dozu yumurtadan çıkacak olan parazitler için bir hafta sonra tekrar etmesini istedim



Fotoğraf:Taci Yüksel

Pazartesi, Mayıs 04, 2009

kırk ikindiler




Bugün öğleden sonra hava aniden kararınca kapıdan giren hastaya kapının yanındaki elektirik düğmesine basmasını rica ettim.
Emekli olan hasta ışığı yaktıktan sonra
"Kırk ikindiler geri döndü Doktor Bey" dedi
"Nedir o, hiç duymadım" dedim
"Eskiden bundan 30-40 yıl önce ben daha öğrenci iken Nisan, Mayıs aylarında hep böyle olurdu. Saat ikindin oldu mu hava kararır, iki saat yağar, sonra birşey olmamış gibi tekrar açardı. Buna kırk ikindiler denirdi. Aynı o eski günlerdeki gibi oldu" dedi
"Bu sadece İzmir'e özgü bir şey mi?" diye sordum
Kuzey Anadolu'dan olan eşi atılıp,
"Hayır her yerde olurdu. Ekinlere çok faydalıdır, çiftçi bayram eder" dedi