Cuma, Ekim 14, 2011

suho meso



Bugün gözlerinde ağrı yakınması ile başvuran bir hastayı muayene ettikten sonra kaydını yaparken soyadının Zengin olduğunu görünce bu soyadının nerden geldiğini sordum.

"Kayınpederim Yugoslavya göçmeni. Eski zamanda ordan çok altınla gelmişler ama hepsi bitmiş. Burda parasız kalınca celeplik, pastırmacılık yaptı" dedi
"Nasıl pastırma?" diye sordum
"Bizim oralarda suho meso deriz, türkçesi kuru et. Bosna'lılar hep onu yer. Ondan yapardı ama o kadar güzel yapardı ki... Misafirler hususi onu yemeye gelirdi. Böyle ince ince doğrayıp çıkartırdık" dedi





"Nasıl yapardı?" diye sordum
"Etleri -üst kolunu tutarak, afedersin böyle uzun uzun çıkartıp fıçının içinde kaba tuza basıyorsun. 2 ay öyle tuzun içinde bekliyor, suları fıçıdan akıyor. Sonra çıkartıp, yıkamadan kapalı bir odaya tavana asıyoruz. Ocakta meşe odunuyla büyük ateş yakılıp köz olunca altına çekiyoruz, ateşin harıyla etler kuruyor" dedi
"Bir günde mi kuruyor?" diye sordum
"Yok canım, bir ay falan sürüyor. Her gün ateş yakılıyor" dedi





"Kaç kilo et için yapılıyor bu kadar iş?" dedim
"Bir dana işte, 400 kilo et çıkıyor" dedi
"Ne kadar zamanda tüketiyorsunuz bunu?" diye sordum
"1 yıl gidiyor. Biz çok et yeriz. Et tencerede pişmez sofraya kocaman bir çanakta gelir. Büryan pilavı yaparız, pirinç gözükmez" dedi



Gözlerindeki ağrının göz tansiyonuna bağlı olabileceğini bu nedenle bir göz doktoruna görünmesinin uygun olduğunu söyleyerek kendisini hastaneye sevk ettim.