Salı, Haziran 30, 2009

yaz ödevi





Geçen hafta yazlığa bir hafta önce gitmek için rapor isteyen bir öğretmene, daha önce de bir öğretmen bu konudan yakındığından
"Siz de okul kapandıktan sonra birbirinize seminer mi veriyorsunuz ?" diye sordum
"Hayır ne semineri, biz ödev hazırlıyoruz" dedi
"Nasıl ödev?" dedim



"Performans ve proje ödevi. Her öğretmen, her ders için bir konu seçiyor, artık eskisi gibi uğraşma da yok, bir tuşla internetten indirip basıyor.Meslea ben Türkçe dersi için noktalama işaretlerini sçetim bastım. Aramızdan seçilen bir komisyon ödevleri topluyor, değerlendiriyor ve bir tanesini ilçe milli eğitime gönderiyor" dedi
"Diğer ödevler ne oluyor?" dedim
"Direk çöpe, yazık bunca kağıt israfına "dedi

Hasta olmadığı için rapor kendisine rapor vermemin mümkün olmadığını söyledim.

Pazartesi, Haziran 29, 2009

1 kuruş





Bugün adet görmeme yakınması ile başvuran bir hipermarket kasiyerine muayenesini bitirdikten sonra
"Sizin kasalarda 1 kuruş bulunmuyor mu?" diye sordum
"Bir torba duruyor ama kullanmıyoruz" dedi
"Neden kullanmıyorsunuz? Özellikle Avrupa ülkelerinde para üstü son kuruşuna kadar ödeniyor, ama Türkiye'de kuruş verildiğini hiç görmedim" dedim


"Halk istemiyor, taşımıyor da. Biz mesela 61, 62 kuruşluk bir mala 60 kuruş, 63 kuruşluk mala da 65 kuruş diyoruz" dedi
"Bu size verilen bir talimat mı, zira benim gördüğüm 61 kuruşa da 65 kuruş isteniyor?" dedim
"Hayır, kendi inisiyatifimizle öyle yapıyoruz. Az alınanla, fazla alınan birbirini götürüyor, genelde akşam kasa 5-10 kuruş farkla kapanıyor. Şahsen ben öyle bir kuruş için sorun çıkaran olursa 5 kuruş veriyorum" dedi
"Peki hep fazla alındığında kuruşlar birikip kayda değer bir yekün oluşturmaz mı?" diye sordum


"O zaman kasa fazla verir, kasiyerin savunması alınır. Ha, arada günahı boynuna cebine atabilir, ama kameralar var, yine yakalanır" dedi

Bütün tahlilleri ve ultrasonografisi normal olduğundan kanamasının olmamasına üzülmemesini, çünkü adet sırasında gelen kanın halk arasında bilindiği gibi vücuttan atılması gereken kirli kan olmayıp damarlarında dolaşan normal kanı olduğunu, bu sayede daha az kan kaybedip kansızlık sorunu da çekmeyeceğini, adetlerinin muhtemelen evlendikten sonra düzeleceğini söyleyerek ilaç vermedim.
Konuyla ilgili güncel bir haber

Cuma, Haziran 26, 2009

ex-sir




Bugün ilaç yazdırmaya gelen bir Ziraat hocasına piyasaya yeni çıkan bitki temizleme sularını nasıl bulduğunu sordum.
"Ben de izliyorum, internet sitelerinde gördüğüm kadarıyla pek bilimsel bir dayanakları yok. Bitkilere ilaç sıkıp sonra mamülleriyle yıkayıp temizlendi demişler. Kontrol grubu yok, dolayısı ile bilimsel açıdan bir anlamı da yok " dedi
"Çok reklam yapıyorlar, satışları da patlamış" dedim


"Hayır, bitkinin üzerini temizliyor olsa da içindeki pestisiti temizlemedikten sonra ne faydası olacak. Zaten pestisitlerin esas olarak bitkinin içine girmesi istenir. Atacaksın, bitki onu içine alacak, zararlı geldiği zaman onu uzaklaştıracak. Teorik olarak içindekini temizlemek de mümkün ama bu ürünün böyle bir iddiası yok. İçinde ne olduğu da beli değil. Ben şahsen eve aldığım meyveyi suyla güzelce yıkayıp kurulayıp yiyorum" dedi

Salı, Haziran 23, 2009

civciv





Bugün şeker kontrolüne geç gelen bir hasta

"Köydeki evimde kalıyorum, o nedenle geç kaldım Doktor Bey" dedi
"Nasıl köyde hayat?" diye sordum
"Bahçeyle uğraşıyorum, tavuklarım var. Nisan ayında giderken 5 tavuk iki horoz aldım, iki ayda 40 tane oldu" dedi
"Kesip yiyor musunuz?" dedim
"Pek yemiyorum. Buğdayla, otla doğal beslendiğinden eti çok sert, beyaz değil dana eti gibi siyah oluyor. Mangala falan gelmiyor, lastik gibi oluyor. Ancak düdüklüde haşlarsan çok lezzetli oluyor" dedi
"Nasıl bu kadar hızlı çoğaldılar?" diye sordum



"Üç tanesinin altına onbirer yumurta koydum, ikisini erken kaldırmışım, ortasına denk gelen yumurtalardan 8 er civciv çıktı, kenardakiler daha geç olduğundan içindekiler öldü, birinden de 12 civciv çıktı, şaşırdım. Herhalde oturduktan sonra bir tane de kendi yumurtlamış" dedi
"Tavuk oturduktan sonra hiç kalkmıyor mu?" diye sordum
"21 gün oturuyor, yemini suyunu yanına koyuyorum, hiç kalkmıyor" dedi
"Yemini suyunu koymasanız kalkar herhalde" dedim
"Herhalde" dedi

Cuma, Haziran 19, 2009

bolero




Bugün anneannesinin ilaçlarını yazdırmaya gelen bir genç kızın reçetenin yazılmasını beklerken üzerindeki garip bir giysiyi, diplomalarımı ayna olarak kullanarak düzelttiğini görünce
"Ne deniyor bu giysiye?" diye sordum
"Bolero deniyor" dedi
"Ne işe yarıyor peki?" dedim
"Pek bir işe yaramıyor, böyle omuzlarını örtüyor işte. Bazen kolsuz giyip de rahatsız olduğunda , ya da soğuk olduğunda giyiyorsun" dedi



"Pahalı mı peki?" diye sordum
"Pahalısı da vardır ama pazarda penyeleri bir liradan satılıyor" dedi

Çarşamba, Haziran 17, 2009

futbol




Bugün sağlık raporu isteyen 17 yaşında bir gence sebebini sorunca
"Futbol seçmelerine katılmak istiyorum" dedi
1 ligde alt sıralarda yer alan bir kulübün seçmelerine katılacakmış.
"Seçilirsen transfer ücreti ödüyorlar mı?" diye sordum
"Başlangıçta 30 bin lira veriyorlar, ayrıca asgari ücretten maaş bağlayıp sigorta da yaptırıyorlar" dedi
"Peki oraya gidersen okulun ne olacak?" diye sordum
"Seçilirsen zaten yurtta kalır gibi kulüpte yatıp kalkıyorsun, yemen içmen oradan. Ayrıca seni spor akademisinde de okutuyorlar" dedi
"Seçilirsen bayağı hayatın kurtulacak yani" dedim
"İnşallah" dedi


"Şimdi para kazanıyor musun?" dedim

"Oynadığım kulüpten malzeme alıyorum. 2 yıl öncesine kadar malzemelerimi de kendim alıyordum. Kolay değil, ilkokul 1 sınıftan beri futbol oynuyorum. Bir çift krampon 160-170 lira, bir yılda 2-3 çift eskiyor. Kulübe gidiş geliş yol paraları falan, az masraf etmedi ailem de benim için" dedi


Fotograflar 94 milyon euro'ya Real Madrid'e transfer olan Cristiano Ronaldo

Pazartesi, Haziran 15, 2009

kredi kartı





Bugün havuza girmek için rapor isteyen bir hastaya ne iş yaptığını sordum.
Bankada kredi kartları servisinde çalışıyormuş.

"Bazı dükkanlar belli limitin altında ya da bazı mallarda kredi kartıyla ödeme kabul etmiyor, bu kurallara uygun mu?" diye sordum
"Hayır elbette değil. Kredi kartının amblemini camına yapıştıran her işletme her türlü malı kredi kartı ile satmayı kabul etmiş demektir. Bakın ben size kendi başımdan geçen bir olayı anlatayım. Bundan bir kaç yıl önce bir gece geç kaldığım bir arkadaş partisine gidiyordum, Alsancak'ta yol üstünde lüks bir şarküteriden bir içki alıp gideyim dedim. Şarküterinin sahibi kredi kartını görünce 'Tekel ürünlerini kredi kartıyla vermiyoruz' dedi.



Üzerimde yeterince nakit olmadığından elim boş gitmek zorunda kaldım.
Daha sonra Visa'nın müşteri hizmetlerinde çalışan bir arkadaşıma olayı bildirdim, sözleşmesini hemen feshettiler. Bir kaç hafta sonra yine aynı dükkanın önünden geçiyordum, içeri girdim, en pahalı peynirlerden, jambonlardan, pastırmalardan kestirdim, büyük miktarda alışveriş yaptım. Dükkan sahibi beni tanımadı, sipariş verdikçe zevkle hepsini kesti tarttı, paketledi. En son kasaya gelince kredi kartımı çıkarttım, "Kredi kartı vardı sizde değil mi?" dedim
"Bizim anlaşma iptal oldu" dedi
"O zaman almaktan vazgeçtim deyip dükkandan çıktım" dedi

Cuma, Haziran 12, 2009

uçaksavar





Bugün ilaç yazdırmak için başvuran emekli bir assubayın karnesindeki fotoğrafında havacı olduğunu görünce "Sınıfınız neydi?" diye sordum
"Ben uçaksavarcıydım, 25 yılı doldurunca emekli oldum" dedi
"Bu süre içinde hiç uçağa ateş ettiniz mi?" diye sordum
"Hayır, sadece Kıbrıs Harekatında alarm oldu, yerlerimize geçtik ama ateş etmedim. Biz atışlarımızı uçakların çektiği boru şeklinde manş denen hedeflere yaparız" dedi




"Çeken uçağı vurma riski yok mu?" diye sordum
"Uçak 1,5 kilometrelik telle çeker, atış menzilinin dışında durur. Yoksa kimse kullanmaz o uçağı" dedi
"Peki 25 yıl eğitim aldınız, tatbikat yaptınız, hiç içinizde kalmadı mı gerçek bir uçağa ateş etmek, düşürmek" diye sordum
"Hayır kalmadı. Savaş çok korkunç bir şey. İnşallah hiç olmaz" dedi

Salı, Haziran 09, 2009

umre




Bugün Umre'den dönen bir hanım ilaç yazdırmak için başvurdu.
"Nasıl geçti Umre?" diye sordum
"Allah herkese oralara gitmeyi nasip etsin. Ben döndükten sonra herkese kuru ekmek yiyin, yamalı gezin ama oraları gidip görün diyorum" dedi
"Nasıl gittiniz, kaça maloldu?" diye sordum
"Biz Dinayetle gittik. Uçak, 20 gün otel, üç öğün yemek kişi başı 2150 lira ödedik. Medine'de otelimizin yeri güzeldi de Mekke'de Kabe'ye biraz uzaktı. Gidiş neyse de orada sayılıları yaptıktan sonra dönüş biraz yorucu oluyordu" dedi
"Sayılılar nedir?" diye sordum



"Kabe'yi 6 defa tavaf ediyorsun, Hacer anamızın su bulduğu köşelere yedi kez gidiyorsun, avuçlarını karşıya uzatıp içini öpüyorsun; bak şimdi anlatırken bile tüylerim diken diken oldu" dedi.
"Kalabalık mıydı?" dedim
"Çok kalabalıktı, gece gündüz sabah kadar sokaklarda iğne atsan yere düşmez. Zaten orada 2-3 saat ancak uyuyorsun. Zaten tavaf ederken yakına gelemediğin için açıktan yürüyüp çok yoruluyorsun. Hacer'ül Esvedi ancak herkes secdeye varınca uzaktan görebildim.




Medine'de Cennet bahçesi diye bir yer var, orada 2 rekat namaz kılınıyor. Bir Şiiler var, bir Pakistanlılar, bir de biz Türkler. En fenası Şiiler, gözleri hiçbir şey görmüyor, bir oturdular mı kalkmıyorlar. Ben namaz kılarken de elime bastılar, zaten daracık bir yerde kılıyorsun, arkadaşların seni çeviriyor ezilme diye. Kalabalıkta da çok ezilme tehlikesi atlattık, sıkıştık. Geçen yıl haccı sınırladıklarından Umre böyle kalabalık olmuş"
dedi



"Bir daha gidecek misiniz?" dedim
"İnşallah! Zaten ayrılmak zor geldi, iki gün ağladık. Bu sene hacca yaşlıları öncelikli alacaklar deniyor, olmazsa biraz daha pahalı ama Almanya üzerinden gitmeye çalışacağız" dedi
İlk fotoğraf geçen yıl Umre'ye gittikten sonra 'Artık dinini yaşamak istediğini' söyleyen Atilla Taş

Çarşamba, Haziran 03, 2009

vipassana




Bugün öksürük yakınması ile başvuran Hindistan işi kıyafetler giymiş genç bir hanıma "Hindistana gittiniz mi?" diye sordum
"Evet, oradan giyim eşyaları getirip burada satıyorum. Aynı zamanda meditasyon eğitmeni olmaya çalışıyorum" dedi
"Nedir meditasyon?" dedim
"Kendi içine dönme, kafanda dolaşan kırk tilkiyi durdurma, huzur bulma denebilir. Benim uygulamaya çalıştığım Vipassana meditasyonu, tam Buddha'nın uyguladığı meditasyon" dedi
"Nasıl başladınız?" diye sordum
"Geçen ay Lübnan'da bir toplantı vardı. 10 gün boyunca bir köyde toplandık. Meditasyonda amaç kendi içine dönmek, kendini dinlemektir. Bir otel tutuluyor, boşaltılıyor, bütün işleri gruptakiler yapıyor. Mesela Lübnan'da temizliği ben yaptım. Sabah 4 gibi çan çalarak kaldırılıyorsun. Kahvaltıdan önce 2 saat oturuyorsun..."


"Nasıl oturuyorsun? Bağdaş kurup da mı?" diye sordum
"İstediğin şekilde, istersen sandalyede...Hiç bir şey yapmadan önüne bakıp, ya da gözlerini kapatıp oturuyorsun. Nefesini dinliyorsun. Hatt ilk iki gün sadece nefesinin üst dudağını nasıl titrettiğini dinliyorsun. Bir sorun varsa eğitmenlere soruyorsun, eğitmenler dışında hiç kimse ile konuşmuyorsun, hatta gözgöze bile gelmemeye çalışıyorsun. Yemek masasıda bile hep önüne bakıyorsun. Zira gözgöze gelince ister istemez bir mimik yapıyorsun, konuşuyorsun, içine dönmen zorlaşıyor. Sigara, alkol vs kullanmıyorsun, yalan söylemiyorsun, cinsel ilişkiye girmiyorsun" dedi
"Sadece oturmakla mı oluyor meditasyon, başka hiç bir şey yok mu?" diye sordum
"Goenka diye Hintli bir usta var, onun derslerini dinliyorsun, birisi çeviriyor. Hocalar herşeyi sıfırdan anlatıyor, adeta seni elinden tutup çocuk gibi götürüyor. Esas olarak bu zihinsel bir eğitim, 4 günden sonra melek gibi oluyorsun" dedi




"Para ödeniyor mu?" diye sordum
"On günlük kursu tamamlamadan bırakırsan senden hiç para almıyorlar. Ancak 10 gün başarı ile tamamlarsan istediğin miktarda bağış yapma hakkına sahip oluyorsun. Yapılan bağışlarla bir sonraki eğitimin masrafları karşılanıyor. Mesela Temmuz ayında Uludağ'da iyi bir otelde toplanılacak, onun masrafları bir önceki eğitimde yapılan bağışlardan karşılanacak" dedi





"Katılmak için ne yapmak gerekiyor?" diye sordum
"İnternet üzerinden bir form dolduruyorsun hepsi bu. Her isteyen katılabilir" dedi

Öksürüğü için sigarayı bırakmasını önerdim ve sigara içmek yasak değil miydi diye sordum.
"Meditasyon sırasında yasak ama sonra isteyen içebilir" dedi


Son fotoğraf Hindistan'da en azılı suçluların bulunduğu cezaevinde Vipassana meditasyon kurslarına katılan mahkumları anlatan bir belgeselden.
Kursun mahumlar üzerinde dramatik etkileri olmuş ve cezaevindeki şiddet olayları bu kurstan sonra çok azalmış.



Salı, Haziran 02, 2009

milli piyango






Bugün diyabetik bir hastanın şekeri yüksek çıkınca
”Perhizi bozuyor musunuz?” diye sordum
“Bozmuyorum Doktor Bey, ama bu şeker sinirle de yükselir mi ? Sinirlenince ayaklarım uyuşuyor, ağzım kuruyor” dedi
“Ruhla beden birbirinden ayrı şeyler değildir, ikisi de birbirini etkiler” dedim ve neye sinirlendiğini sordum
Belediyedeki işinden emekli olduktan sonra milli piyango satmaya başlamış. Hükumetin aldığı bir kararla ek iş yapan emeklilerin maaşından geriye dönük kesinti yapılmaya başlanmış ve kesintileri 2005 yılına kadar geri götürmüşler, bu nedenle kendisine 4 bin lira borç çıkmış. Kanuna göre 24 aya bölünen borç her ay aldığı 600 liralık maaşından 200’er lira olarak kesiliyormuş. Ayrıca çalışmaya devam ettiği için 80 lira daha kesiliyor, sonuçta eline ayda 320 lira geçiyormuş.




Milli Piyango’dan da para kazanılmıyor artık, bütün gün dolaşıyorum, 10 lira kazanabiliyorum. 100 bilet alıyorum, bir çekilişte ancak satılıyor. Herkes loto, toto, iddia oynamaya başladı” dedi
“Hep çeyrek mi alıyorsunuz?” dedim
“İki de tam alıyorum. Bilet parasının %10’ununu verirlerdi, şimdi %9’a düşürdüler. Bir kazı kazandan 4 kuruş kalıyor” dedi




"Satamadığınız biletleri iade edebiliyor musunuz?" diye sordum
"Hayır, o yüzden azar azar alıyoruz, elinde kalırsa çekilişi bekliyorsun" dedi
"Büyük ikramiye size de çıkabilir yani" dedim
"Nerdeee" dedi