Çarşamba, Haziran 23, 2010

her şey dahil 30 lira




Bugün ishal yakınması ile başvuran bir aileye
"Dışardan bir şey yediniz mi?" diye sordum

"Herşey dahil bir otelde tatile gittik, ondan sonra oldu. Beraber gittiğimiz arkadaşlarımızda da ishal varmış" dediler
"Ne kadardı otelin ücreti?" diye sordum

"Biz erken rezervasyon yaptığımızdan kişi başı 30 liraydı" dediler

"30 liraya konaklamanın yanında üç öğün de yemek mi verdiler?" diye sordum hayretle

"Üç öğünün dışında gün boyu ikramlar vardı. Kahvaltı bitiyor, gözleme başlıyor. Sabah 10'dan gece 11'e kadar her türlü yerli içki bedava. Otel denize sıfır, her gece eğlence, canlı müzik vardı " dediler


"İçkileri fazla tüketilmemesi için ılık, ya da plastik bardakla veriyorlar diye duydum, öyle miydi?" dedim

"Havuz başına plastik bardakla veriyorlardı ama barda oturursan normal cam bardaktaydı, içine buz da atıyorlardı" dediler


İshalerinin muhtemelen oteldeki gıdalardan kaynaklandığını, bunun vücudun içine giren virüs ve toksinlerden kurtulmak için gösterdiği bir tepki olduğunu, bol sıvı tüketmek dışında bir ilaç gerekmediğini, yakınmalarında düzelme olmazsa tekrar gelmelerini söyledim ve oteli durumdan haberdar etmelerinin iyi bir geri bildirim olacağını ekledim

Pazartesi, Haziran 21, 2010

Kenan Evren-Manisa





Bugün ilaç yazdırmak için başvuran emekli bir öğretmene nereden emekli olduğunu sordum
"Alaşehir'den" dedi
"Kenan Evren İlkokulundan mı?" diye sordum
"Hayır ama Kenan Evren'in mezun olduğu ilkokuldan emekli oldum" dedi
"Ziyarete geldiğinde orada mıydınız?" diye sordum.
"Evet tabi çalışıyordum. İlk geldiğinde okulumuzun müdürü, öğrencimiz olan Evren'in baldızının torununun cebine not koyup okula yardım etmesi için kendisine göndermiş. Bunu duyan Milli Eğitim Müdürü sen nasıl beni çiğneyip böyle bir şey yaparsın diye arkadaşımızı görevden aldı, ne cezalar verdiler. Yıllarca terfi alamadı" dedi



"Yardım oldu mu bari?" diye sordum
"Oldu da bize yaramadı. O zaman için 20 milyon lira gönderildi. Aynı duvarı yap boz derken paralar çarçur oldu, okula bir faydası olmadı. Evren Paşa okulu denetlemeye geleceği gün başka okuldan sıralar, mefruşat getirildi, yerleştirildi.



Denetlemeyi atlattıktan sonra bütün sıralar, vesaire kendi okullarına geri gönderildi. Kimse de bu durumu Kenan Paşa'ya açık etmeye cesaret edemedi" dedi

Salı, Haziran 15, 2010

Türkmenistan





Bugün uzun süredir görünmeyen bir hasta kontrole gelince neden geciktiğini sordum
“Yurtdışında, Türkmenistan’daydım” dedi
“Nasıldı Türkmenistan?” diye sordum
“Vallahi ben iş için gittim, bir kamu binasını yaptık, pişman olduk. Kamu binasının parasını alabilmek için 6 ayrı daireden onay alman, o dairelerdeki her düzeydeki memura rüşvet vermen gerekiyor. Ancak bunları tamamladıktan sonra valinin onayına gidiyorsun. Vali ayrıca 10 bin dolar aldı. Ben bizzat verilirken yanındaydım, gayet normal bir şey gibi zarfı alıp cebine koydu. Bu düzen yüzünden pek çok Türk firması batmış zaten” dedi



“Ülke nasıl? Güzel mi? Gitmeye değer mi?” diye sordum
“Memurlar, yöneticiler orada yaşadığından Aşkaabatı imar etmişler, yeşillikler, parklar falan var ama başka şehirlere gidersen berbat! İnsanlar hayvan damı gibi yerlerde 20 yıl önce Sovyetler nasıl bırakmışsa hala öyle sefil yaşıyorlar. Şimdilerde tek tük kamu binası yapılıyor ama kerpiç evlerin arasında sırıtıyor. Ülke bildiğin çöl zaten” dedi
“Yeme içme nasıl, fiyatlar ucuz mu?” diye sordum


“Yemekleri çok yağlı, doğru düzgün lokanta da yok zaten. Bizim buradaki mahalle lokantası taşrada en lüks lokanta sayılıyor. Başkentte Yimpaş'ın yaptığı bir alışveriş merkezi var, herkes oraya gidiyor. Ulaşım çok ucuz. İç hat uçak bileti Türkmenlere 5 , yabancılara 15 dolar. Otobüsler yerli halka bedava, herkese yılda iki üç depo benzin bedava, elektrik bedava, doğalgaz bedava. Zengin ülke ama başka bir şey yok” dedi


Resimler Kazak, Türkmen ve Kırgız Banknotları

Perşembe, Haziran 10, 2010

kilo düşmek






Bugün istirahat isteyen bir öğrenci
"Haftasonu müsabakam var da kilo düşmem lazım" deyince ne kadar kilo düşeceğini sordum
"Fazla değil 2 kilo, bir günde düşerim" dedi
"Bir günde 2 kilo çok değil mi? Nasıl düşüyorsun? " diye sordum
"Daha önce bir haftada 9 kilo düştüm, siklet değiştirmem gerekiyordu. O zaman günde sadece bir paket diyet bisküvi ile bir bardak çay içip her gün 6-7 saat antreman yapmıştım." dedi
"Antremanda ne yapıyorsun?" diye sordum
"15-20 kilometre koşup geri kalan zamanlarda ağırlık çalışıyorum" dedi


Bu şekilde kilo vermenin vücut için çok yıkıcı bir durum olduğunu söyledim ve
"O dokuz kilo verdiğin hafta antreman sırasında ani kalp durması ile hayatını kaybedebilirdin" dedim



"Evet artık bir üst kiloya çıktım, öyle çok aç kalmıyorum, sadece ekmek yemiyorum, yemek yiyorum. Her kilonun bir gediklisi oluyor, o kiloda hep o birinci oluyor. Ben de şimdi kilomu buldum, sürekli birinci oluyorum" dedi


Kendisine sportif başarını elbette çok önemli ve güzel bir şey olduğunu ancak spor yaparken esas konunun sağlığımızı korumak olması gerektiğini gözden kaçırmaması gerektiğini anlattım ve hasta olmadığı için istirahat veremeyeceğimi söyledim.

Salı, Haziran 08, 2010

yorgunluk





Bugün müşteriden aldığı parayı alıp almadığını, üstünü verip vermediğini hatırlayamama yakınmasıyla bir bakkal başvurdu.
"Parayı aldım mı, ben size kaç para verdim diye sormaktan utanıyorum artık" dedi
"Kaç saat çalışıyorsunuz?" diye sordum
"Doktor Bey sabah 6:30 gibi dükkanı açıyorum, ekmek gazete geliyor, gece de 12- 1 iş kesilince kapatıyorum. Çalışmaya başlayalı 20 yıla yaklaşıyor, haftada 7 gün bu düzende çalışıyorum. Bazen hanım yerime bakıyor, eve gidip 1-2 saat uyuduğum oluyor, onun dışında ne bayram, ne yılbaşı..." dedi



"Yanınıza bir yardımcı alsanız, ya da Pazar'ları kapatsanız?" dedim
"Kimseye güvenemezsin ki, dükkanda bin çeşit mal var. Satar parayı cebine atar. Pazar günleri de açıyorum çünkü rekabet çok. Müşteri kapalı gördü mü karşıdaki dükkana gider oraya alışır" dedi



Kendisine böyle günde 18 saat ve hiç dinlenmeden çalışmaya hiçbir bünyenin dayanmayacağını, parayı kaçırmayayım derken sağlığından olacağını, en azından Pazar günü çalışmayıp vaktini ailesi ve çocuklarıyla geçirmesini önerdim, ve depresyonu da belirgin olduğundan Fluvoksamin tb 1x1 PO verdim.

Salı, Haziran 01, 2010

israil suları






Bugün bir gemi süvarisi ilaçlarını yazdırmak için başvurunca;
"Ne diyorsunuz bu İsrail'in gemi baskınına?" diye sordum
"Yaa, hep böyle yapıyorlar. Bizi de çok taciz edip, rotamızı değiştirtiyorlar. Daha kıyıya 100 mil kala telsizle bilgi istiyorlar. Hem de aynı şeyi kırk defa soruyor. Bütün mürettebatın kimlik bilgileri 100 milde, 50 milde, 20 milde tekrar tekrar soruyor. Bilgilerde çelişki olacak mı diye bakıyorlar. Sonra rotanı değiştirtiyor, Suriye kıyılarına paralel gitmene izin vermiyor, illa da açıktan gelip limana 90 derece ile yaklaşmanı istiyor.



Bu gemiye de anladığım kadarıyla rotasını değiştirmesini ikaz etmişler, değiştirmeyince saldırmışlar. Bir seferinde Astod limanına girerken çıkan bir gemiye yok vermek için rotamızı çevirdik, hemen limandan bir hücumbot çıktı. Biz önce uyanamadık, meğer bizim için çıkmış. Yol vermek için döndük deyince geri döndüler.” dedi



“Peki siz kıyıya 100 mil kala, uluslararası sulardayken bilgi vermek zorunda mısınız?” diye sordum
“Uluslararası sular da sahipsiz değildir. Ülkeler bu suları da kendi aralarında paylaşmışlar, takip ediyorlar. Ama İsrail'den başka böyle 100 milde arayıp da sorgu sual eden ülke yok.” dedi

Çarşamba, Mayıs 26, 2010

devrecilik




Bugün kilo alma yakınması ile başvuran bir hastaya risk faktörlerini değerlendirmek amacıyla sigara içip içmediğini sordum.
"Askerlikte içtim, sonra bıraktım" dedi
"Askerde neden başladınız" diye sordum
"Askerliğim biraz sıkıntılıydı. Bir sınır karakolundaydım, bizim karakolda devrecilik vardı" dedi
"Devrecilik nedir?" dedim
"Senden üst devreler hiç bir iş yapmıyorlar, yapmadıkları gibi bir de eziyet ediyorlar. Bütün temizlik, bulaşık, nöbetler sende." dedi


"Komutana neden şikayet etmediniz?" diye sordum
"Komutan da onları tutuyordu. Hatta bize ilk geldiğimiz gün şaka yaptılar. Komutanla üst devreler üniformalarını değiştirmişler. Bize bir yandan kol gibi su akan havuzdaki suyu saatlerce kaşıkla boşalttırdılar.


Barfiks çektirdiler, yerlerde süründürdüler. Bayrak direğindeki bayrağın yönü rüzgardan ötürü hep yurt dışına bakıyordu, ikidebir direğe tırmandırtıp bayrağın yönünü çevirtiyorlardı. Rüzgar estikçe yine dönüyordu, böyle bir sürü mantıksız eziyet işte..." dedi

Kilo vermek için öncelikle şeker ve şeker içeren gıdaları kesmesini, porsiyonlarını küçültmesini, sık sık az az yemesini, ve mutlaka haftada en az üç gün en az 1 saat spor yapmasını önerdim.


Fotoğraflar Nefes filminden

Salı, Mayıs 11, 2010

nitrogliserin





Bugün kalp ilaçlarını yazdrımak için başvuran bir hastaya nereden emekli olduğunu sordum.
"Makine Kimya'dan emekliyim" dedi gururla.
"Kırıkkale'den mi? diye sordum
"Hayır Ankara Elmadağ'dan. MKE'nin Kırıkkalede sekiz, Ankara'da üç, bir de Çankırı'da fabrikaları vardır" dedi
"Neden hep İç Anadolu'da, savunma amaçlı mı?" diye sordum
"Olabilir, bilmiyorum" dedi


"Ne üretiyordunuz?" dedim
"Dinamit ve fitil üretiyorduk. Riskli iş, kazası çok. Nitrogliserinle uğraşıyorsun. Biliyorsunuzdur, nitrogliserin taşınırken sarsılırsa patlar" dedi
"Böyle eski bir film vardı, kamyonlarla patlayıcı taşıyorlardı da en sonunda patlıyordu" dedim


"Evet, Dehşet Yolcuları diye çok güzel bir filmdi. Eskiden nitrogliserin yoğurtçular gibi kovalarla taşınırmış. Artık borularla taşınıyor" dedi
"Barut da yapıyor muydunuz?" diye sordum
"İki çeşit barut vardır. Kara barut salkım söğütten yapılır, başka bir şeyden olmaz. Söğüt ağacını fırında kömür haline getirip, ufalayıp, amonyum nitratla karıştırırsan barut olur. Fitillerde bu kullanılır. Nitrogliserinden beyaz barut üretilir, tepmesiz toplarda, dinamitte kullanılır, onun formülü ayrıdır." dedi.



Fotoğraflar adı geçen filmden
Filmle ilgili rahmetli Hızır Tüzel'in yazısı da burada

Perşembe, Mayıs 06, 2010

çıkıkçı




Bel fıtığı nedeniyle bir beyin cerrahının ameliyat olmasını, bir diğerinin de olmamasını önerdiği bir hastam bana danışınca kendisini güvendiğim bir
kayropraktik uzmanına yönlendirmiştim.
Bugün kontrol için geldiğinde nasıl olduğunu sordum.
Utanarak ,
"Gönderdiğiniz merkezde 2 hafta sonrasına randevu verdiler. Ben de arkadaşlarımdan methini duyduğum Alaşehir'deki birine gittim. Adam bana bir masaj yaptı, şimdi çok iyiyim. Kontrol filmlerini gören cerrah da fıtığın içeri giridğine hayret etti, filmleri alıkoydu" dedi
"Nasıl masaj yaptı?" diye sordum
"Şimdi bu adamın yeri sanayi sitesinde traktör tamircisi. Önceden randevu aldık, ben 46. sıradaydım. 100 kişi bakıyormuş günde! Beni masaya yatırdı, elleriyle yoklayıp fıtıkların yerini tek tek saydı. Sonra yağladı, çekti, bacağımı kıvırdı, canım epeyce yandı. Bitince kalk şimdi 1 saat dolaş oturma sakın dedi. O anda birşey farketmedim ama o günden beri bacağımdaki ağırlık ve ağrı kalmadı" dedi
"Kaç paraya yapıyor bu işi?" diye sordum



"Para istemiyor. Çıkışta bir kutu var, isteyen istediği kadar 10-20 atıyor. Adam zaten dönüp de bakmıyor bile o tarafa. Sizin tavsiye ettiğiniz yere de gideceğim" dedi
Kendisine iyileştiğine göre artık oraya gitmesine gerek kalmadığını, kayropraktik uzmanlarının da aynı işi yaptıklarını ancak işin eğitimini bilimsel yollarla alıp bunu diplomaları ile kanıtladıklarından daha güvenilir olduklarını, kendisinin gittiği gibi alaylı kişilerin gerçekten işinin ehli olabileceği gibi piyasada pek çok şarlatan da olduğunu, bilinçsiz yapılan manipülasyonların kalıcı hasarlar yaratabileceğini, bunlardan birine denk gelmediği için şanslı olduğunu, söyledim.

Fotoğraflar Soul Kitchen filminden

Perşembe, Nisan 29, 2010

izmir ticareti





Bugün İzmir'e Ambalaj Fuarı için İstanbul'dan gelmiş bir hasta soğuk algınlığı yakınmalarıyla başvurdu.
"Nasıl geçiyor Fuar?" diye sordum


"Sormayın bugün ilk gündü, doğru düzgün gelen olmadı, boş oturuyoruz. Yarın zaten Cuma, herkes sahile kaçacak, çok verimsiz bir fuar oldu. Kimi firmaların çalışanları masaların üzerine broşürlerini koyup, 'Kartınızı bırakıp broşür alabilirsiniz' diye yazı yazıp gittiler. Üç hol planlanmıştı ancak bir holü dolduracak kadar firma katıldı. İstanbul'da aynı fuar düzenleniyor, hem katılımda hem ziyaretçide izdiham oluyor
.

Ben de İzmir'liyim ama bu şehrin üzerine ölü toprağı serpilmiş. Herkeste bir miskinlik, bir atalet. İstabul'dan bir hafta ayrılıyorum, dönüşümde mutlaka birşeyler değişmiş oluyor. Bir yere köprü yapılıyor, bir duvarı boyuyorlar, bir tarafın çiçeğini değiştiriyorlar.



Buraya aylar sonra geliyorum, hiiç bir değişiklik yok!" dedi


Soğuk algınlığı için Parasetamol tablet 3x1 yazdım

Konak Meydanı fotoğrafları Çağlar Tükel'e ait

Çarşamba, Nisan 28, 2010

okul kantini






Bugün okul kantini işleten bir kişi sağlık raporu almak için başvurdu.
"Okul kantinlerinde satılması yasak olan bir şey var mı?" diye sordum
"Bir ara asitli içecekler yasaklanacak deniyordu ama birşey çıkmadı. Şimdi sadece Tarım ve Köy İşleri bakanlığından onaysız gıda maddelerinin satışı yasak, mutlaka onaylı olması lazım" dedi
"Bunların satışı zaten heryerde yasak değil mi?" ddedim




"Evet denetimlerde yakalanırsa hem senin, hem firmanın başı yanar" dedi
"Fiyatları okul idaresi mi belirliyor?" dedim
"Hayır kantincilerin derneği var, onlar belirliyor, ama o bile yüksek kalıyor. Derneğin hamburgere verdiği fiyat 2.25 lira, biz 1.75'e satıyoruz." dedi



"Ucuz değil mi 1.75?"dedim
"Tavuk etli köfte koysan daha ucuza da satılır. Biz Pınar'ın dana köftesini kullanıyoruz. Zaten çocukların harçlığı daha pahalısına yetmiyor ki..." dedi

Gıda işletmelerinde çalışanların sağlık raporları için gerekli tahlilleri yaptırması için kendisini hastaneye sevk ettim.

Salı, Nisan 20, 2010

olağan şiddet




Bugün kenar mahalelerde çalışan bir öğretmen hastam ses kısıklığı yakınması ile başvurunca
"Nasıl var mı öğrencilerinizin yeni maceraları" diye sordum
"Olmaz mı! Bugün özgürlük konusunu işliyordum. Genel özgürlük kavramının yanı sıra kişisel haklar, kimsenin özel hayatına karışılmaması gibi konuları da anlattım.
Erkek öğrencilerden biri kalktı:
'Öğretmenim dün bizim mahallede Ali'nin ablası Hacer'in nişanlısı yolunu kesti. Biz de kaç bıçak olacak diye seyrettik, karışmadık' dedi" dedi


"Kaç bıçak olmuş?" diye sordum.
"Yedi olmuş" dedi
"Hacer yaşıyor muymuş?" diye sordum
"Sormadım artık gerisini. Benim de moralim bozuluyor. İlk başta daha fena oluyordum, şimdi biraz alıştım. Geçen hafta bir kız öğrenci ayağı sarılı geldi.
'Ne oldu ayağına' diye sordum


Çok sıradan bir olaymış gibi,
'Üvey babam anneme ateş ederken yanlışlıkla beni de vurdu' dedi.
Veliler hapishaneden mektup yazıyorlar; çocuğumuzu iyi okut, bizim gibi olmasın diye" dedi

Çarşamba, Nisan 14, 2010

izmir futbolu






Bugün allerjik rinit yakınmaları ile başvuran bir futbol teknik direktörüne
"Geçen hafta Alsancak stadında kavgalı bir maç mı oldu? Bisikletle geçerken yol boyu cam kırıkları gördüm" dedim
"Ha evet, Altay ile Bucaspor'un maçı vardı, sonrasında Altay'lılar taraftarları taşıyan belediye otobüslerini taşladılar. Ne yazık ki bu kültürü yerleştiremedik" dedi
"Altay mı yenildi?" diye sordum



"Maç berabere bitti, ama Altaylılar içlerine sindiremiyorlar. Kaç yıldır uğraşıp çıkmadıkları süper lige aşağılardan gelen Bucaspor bir senede çıktı" dedi
"Bucaspor birinci lige mi çıktı!"diye hayret ettim
"Bir iki puan daha alırlarsa çıkacaklar. İyi bir şey tabi, İzmir'in de birinci ligde bir takımı olacak" dedi



"Nasıl başardılar Göztepe'nin, Karşıyaka'nın, Altay'ın bunca yıldır yapamadığını?" diye sordum



"Yönetim göreve gelir gelmez altyapıya önem verdi. Kaynaklar'da 4 tane antreman sahası yaptılar. İzmir'de başka çim saha yok zaten. Altyapıdan gelen iyi oyuncuları var " dedi
"Göztepe'nin Gürsel Aksel Stadı çim değil mi?" dedim



"Orası suni çim. Futbolcular koşarken bile sakatlanıyorlar. Suni çimde halı saha maçı gibi antrenman mı olur. Göztepe yönetimi sanki olaya ticari yaklaşıyor gibi. 5 liraya forma ürettirip 60 liraya satıyorsun. Taraftar da ateşli, ikişer ikişer alıyor, güzel para!" dedi



Allerjisi için Flutikazon nasal sprey 2x2 yazdım , sabahları evden çıkmadan kullanmaya özen göstermesini söyledim.

Salı, Nisan 13, 2010

Rize






Bugün ilaç yazırmak için başvuran 70 yaşın üzerinde bir hastanın kimliğinde doğum yerinin Rize-Mermerdelen olduğunu görünce

"Bu Mermerdelen adı bir sudan geliyor herhalde" dedim
"Evet, çok güzel soğuk bir suydu, mahallemize adını vermişti. Gemiler bile gelip ordan su alırdı ama artık yok. Üzerinden yol geçti. Mahallemiz de çok güzeldi arkamız dağ, önümüz denizdi.


Evimizden çıkıp denize girerdik. Şimdi evin önünden otoban geçti, denizi göremez olduk" dedi
"Siz çocukken çay ekimi başlamış mıydı Rize'de?" diye sordum
"Benim babam ilk çay ekenlerdendi. Batum'dan getirimiş çay fidanını, bahçeye dikti. Onun tohumu döküldükçe çoğaldı. Zihni Derin vardı ziraat mühendisi, O çok çalıştı. Adını çay fabrikasına verdiler sonradan.


Ondan sonra devlet ekimi teşvik etti babam da gidip bizim bahçeyi kaydettirdi." dedi

"Çayı kaydettirmek mi gerekiyordu?" diye sordum
"E kredi almak için , gübre ilaç için kaydettirmen gerekiyor tabi" dedi



"Çaydan önce ne yetiştiriyordu Rize'liler?" diye sordum
"Mandalin yetiştirirdik. İzmir'in çekirdeksiz mandalini Rize'den gelmiştir. Eskiden buranın mandalinleri çekirdekliydi. Tam o yıllarda mandaline bir hastalık geldi, herkes çaya döndü. Mandalin için duzluk arazi lazım, çay dağ taş, çalılık, heryeri örtüyor. Daha verimli oldu. Şimdi de kivi yetiştiriyorlar" dedi

Fotoğraflar Rize ve Rizeliler

Çarşamba, Nisan 07, 2010

nüfus kaydı




Bugün Tuhan isimli bir bebeği muayene için getirdiler.
Muayenesi bittikten sonra reçetesini yazarken
"Ne demek Tuhan?" diye sordum

"Tuhan işte. Nuh'un tuhanı yok mu!" dedi babası

"Tufan değil mi o" dedim


"Ben de Tufan koydum aslında. Nüfus müdürlüğüne gittim, bir kağıda yazdım verdim. Kimliği elime alınca bir de baktım Tuhan yazmışlar. Geri verip düzelttirmek istedim. Mahkemeye başvuracaksın dediler" dedi
"Yani hemen o anda söylediniz, düzeltmediler öyle mi? Böyle bir harf değişikliği çocuğun bütün hayatı boyunca sorun yaşamasına neden olur. Tartışma çıkartmadınız mı?" diye sordum
"Yok mahkeme lafını duyunca hiç üstüne gitmedim" dedi

Fotoğraflar hiphopçu Tuhan