Pazar, Mart 05, 2006

bingöl'lüler

Bugün öğleden sonra, nöbet sonrası yorgunluğun da etkisi ile kendimi çok çaresiz hissettim. Daha önce bahsettiğim gibi bana başvuran hastalarda yüksek oranda depresyon tanısı koyuyorum. Depresyon tedavisi için ilaçları uzun süre kullanmak, tedavinin hemen yarın sonuç vermeyeceğini anlamak gerekiyor. Bu nedenle her hastaya ayrıntılı olarak depresyonun ne olduğunu, kullanacağı ilaçların renklerini, nasıl kullanılacağını, yan etkilerini, tedaviden 1 aydan önce sonuç alınamayacağını ve bu süre içinde bu ilaçlar işe yaramıyor diyerek ilaçları bırakmaması gerektiğini anlatmak gerekiyor.
Ancak hastaları tedaviye ikna etmek hiç kolay değil, bazen iknanın tercüman aracılığı ile yapılması da cabası.
Bugün iki hasta başka nedenlerle geldiklerinde daha önce verdiğim ilaçların sersemlik yaptığını ve bu nedenle bıraktıklarını söylediler. Bir hasta da ben kısılmış sesimle standart beş dakikalık konuşmayı yaparken sürekli başka yerlere bakıp her cümlemin arasında 'Başım ağrıyor' dedi. En sonunda ben de patladım:

'Başının ağrıdığını anladım, ama sen beni hiç dinlemiyorsun, sana anlatıyorum' diye bağırdım.
Burada hastaneye gelmek özellikle kadınlar arasında en popüler, belki de tek sosyal aktivite. Sık sık bir önceki gün muayene olmuş, epey pahalı bir reçete yazılmış hastalar aynı yakınmalarla tekrar başvuruyorlar. Doktor karnesini incelemezse aynı tetkikler tekrar tekrar yapılıyor, aynı ilaçlar tekrar tekrar yazılıyor, evler ilaç doluyor. Neden aldığı ilaçları kullanmadığını sorduğumda aldığım yanıtlar genelde: İlaçlar dokundu ölüyordum, muayene etmedi, bir de uzmana görünelim dedik oluyor . Yakınmalar da hep aynı, genelde psikosomatik, müphem , dolaşan ağrılar, uyuşmalar, vs. Hele bir kaburga altı ağrısı var ki bugün gerçekten epey düşündüm: Organik bir sebep bulunamayan, kaburgaların altında bant şeklinde yayılan ve her yaştan, her cinsten insanın aynı şaşmaz el hareketiyle aynı bölgede gösterdiği bu ağrıya ne sebep olabilir diye, bulamadım. Kamera şakası gibi; hergün baktığım yaklaşık 100 hastanın 30'u bu yakınmayla geliyor. Fazla yağlı ağır yeme sonucu olabilir mi diye düşündüm , ama geldiğimden beri ben de ağır yiyorum ( yemekhanede geldiğimden beri yani 20 gündür ilk defa dün sebze yemeği çıktı ) , bende bir sorun yok.

Bir de başkasının yeşil kartını kullanma alışkanlığı var. Bugün geldiğimden beri 1000. hastaya baktım (kalem hediye ettim). Bu bin hasta arasında güvencesi olmayana hiç rastlamadım. Popülasyonun %70'i yeşil kart sahibi, olanlar olmayanlarla paylaşıyorlar, bir aile için bir erkek, bir dişi yeşil kart yeterli. Bu resim sana benzemiyor dediğimde genelde eskiden çektirmiştim, zayıfladım/şişmanladım diyorlar. Kimin zengin kimin fakir olduğu da anlaşılamıyor. Geçen gün bir hasta kayınvalidesinin yeşil kartıyla başvurdu, konuşurken eşi iki tane şovrumum var dedi.

( Resimler: Polikliniğimin camından manzara. Kadınların yürüdüğü yolda geçen hafta silahlı bir saldırganı polisler kovaladı, havaya ateş ettiler, arabayla takip edip yakaladılar, sonra da saatlerce karları küreyip boş kovanlarını aradılar )

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kaburga altı ağrısı ergonomik olmayan sandalye, koltuk, vs üzerinde uzun süre şekilsiz oturma sonucu oluşuyor olabilir. Özellikle kanepeye yayılıp televizyon izleyen kadınlar ile DMO'nun bir zamanlar verdiği tuhaf koltuklara oturup bilgisayar kullanan/yazı işi yapanların çok çekmesi muhtemel.