Perşembe, Şubat 01, 2007

Bugün emekli bir madenci ilaçlarını yazdırmaya geldi.
30 yıl hertürlü madende çalışmış. Her madenin kendine göre zorluğu varmış, ama kömür madenleri grizu nedeniyle en tehlikelisiymiş.

Eskiden gaz sızıntısını ölçen aletler yokmuş, gazın sızdığı, aynen güzün yere düşen yapraklar gibi hafif bir ses çıkmasıyla anlaşılırmış. Metan gazı, içine hapsolduğu bir boşluk işçilerce delinince ortama sızar ateş varsa patlar yoksa zehirlermiş. O sesi duyduğunda hemen işçileri başka galeriye geçirirlermiş.
Madeni özleyip özlemediğini sordum. 'Kasap nasıl kan görmeden duramazsa ben de o pis kokuyu özlüyorum, bazen arkadaşlar danışmak için çağırıyor, o zaman iniyorum madene' dedi.

Ek: Ertesi gün Zonguldak'tan misafir gelen bir başka maden işçisinin ilçalarını yazdım. Grizuyu ona da sordum. Emekli olduğu Debreli ocağında bacalar olduğundan hiç grizu tehlikesi yaşanmamış. 'O Kozlu gibi derin ocaklarda olur' dedi. Ankara'ya yürüyüşü ve öldürülen sendika liderini sordum. Yürüyüş sırasında emekliymiş, 'Sendikacıyı ya altındakiler, ya üstündekiler yani içerden çekemeyenler öldürdü bence' dedi.
Madeni özleyip özlemediğini sordum:
'Dün gece rüyamda gördüm' dedi.

2 yorum:

ferhat can dedi ki...

fotoğraf etkileyici. insanoğlunun almak istediği şeyi almak için yapacaklarının ise bir sınırı yok.

insanın dünyanın üstünde yaşamadığı zamanlara bile hükmetme hırsı olarak gördüm hep madenleri.

sonra babam neden ve çalıştıklarını anlatmıştı bu çok havalı teoriyi bıraktım. iyi ki babam madenci değil diye düşündüm.

sene kimbilirkaç.

elifsavas dedi ki...

Kanarya koyarlar bir de, degil mi? Zehirden en cabuk etkilenen o oluyor, hemen oluveriyor diye. Ya da o karanlikta, siahlikta sari bir sey ucussun kafesinde diyedir.