Perşembe, Temmuz 30, 2009

IQ





Bugün kreşte çalışmak için rapor almaya gelen bir psikoloğa

"Kreşte ne iş yapıyorsunuz?" diye sordum
"Çocukların düzeylerini ölçüyoruz, zeki olanları ayırıp ona göre farklı davranıyoruz" dedi


"Kaç yaşından itibaren ölçülebiliyor çocuğun zekası?" diye sordum
"3-3.5 yaşından itibaren ölçebiliyoruz. Bunun için çocukların ilgisini çekecek şekilde görsellerle hazırlanmış Raven ve Tony diye iki test var. Test giderek zorlaşıyor, üç kez başarısız oluncaya kadar tekrarlanıyor. Eğer çocuk sıkılıp dikkati dağılmışsa 4. kez de uygulayabiliyoruz. Sonuçta IQ su 110'un üzerinde ise üstün zekalı diyoruz" dedi


"IQ yaşla artar, ya da azalır mı? Ben 25 yıl arayla iki kez ölçtüm, 15 puan yükselmiş. Bu mümkün mü?" dedim
"Evet IQ artabildiği gibi yeterli uyaran yoksa, aile ilgisizse azalabilir de. Zeka bir kısmı dolu bir bardak gibidir, tam doldurmadan ne kadar dolacağını bilemezsiniz" dedi

İlk resim dünyadaki ortalama IQ'nun bölgelere göre dağılımı.
(Araştırmayı yapanlar Kuzey yarımkürede soğukla mücadele ve doğal seleksiyon sonucu daha kaliteli bir popülasyonun ortaya çıktığını iddia ediyorlar.)
İkinci resim 2 yaşında IQ'su 160 ölçülen
Karina Oakley

10 yorum:

Bezis dedi ki...

Çocukların IQ'sunu testlerle ölçerek zeki olanların ayrılması yanlış bir tutum bence. Bir çocuk en ufak bir olaydan bile etkilenebilirken aynı kreşte farklı ortamlar yaratmak da hatalı bir durumdur.
Gelen hastanın ise bunu çok normal bir olaymış gibi anlatması ve muhakeme etmemesi de ilginç aslında.
Kaldı ki IQ testlerinin amacı zeki olan çocuklara farklı davranmak değil her çocuğun içindeki yeteneğin ne üzerine olduğunu anlayabilmek ve çocuğu o yeteneğe doğru kanalize etmektir.
Üzüldüm bir anda yazıyı okuyunca.

Murat E. dedi ki...

Merhaba,

Şu anda Jared Diamond'un Silahlar, Mikroplar ve Çelik (Guns, Germs and Steel) kitabını okuyorum. Teknolojinin dünyanın farklı bölgelerinden neden aynı hızla gelişmediğini, mesela 17-18. yüzyılda Avustralya yerlilerinin neden hala taş devri teknolojisiyle yaşadıklarını anlamaya çalışan baya ilginç bir kitap. Yazarın teorisi teknoloji geliştirememenin toplumların IQ'suyla değil bölgedeki hayvan ve bitkilerin evcilleştirilebilme potansiyeli ile ilgili olduğu. Hatta tarım toplumlarında hayatta kalmak nispeten daha kolay olduğu için, avcı-toplayıcı toplumlarda daha zeki ve güçlülerin hayatta kalma şansının daha yüksek olduğu dolayısıyla genlerin daha iyi olma ihtimalinin yüksek olduğu savunuluyor. Harita bunun tam tersini söylüyor ama okuduğum kadarıyla farklı genetik backgroundlardan (geçmişlerden?) gelen toplumlar üzerinde yapılan araştırmalarda belirgin bir IQ farkı görülmemiş.

Hilal Köylü dedi ki...

Ben 'bezis'e katılmıyorum. Çocuk üstün zekalı doğmuşsa, onun da kendine göre bir ilgiye ihtiyacı var. IQ testi de çocukları ayrıştırmak için değil, çocukların zeka ve ilgi seviyelerine göre uygun ortamlara kanalize edilmesi için. Bu nedenle de kreşlerde ya da okullarda çocuklar için farklı ortamlar yaratılması da çok doğaldır. Bu da çocukları ayrıştırmak olmaz.

P.S...Sizin ne kadar zeki hastalarınız var... : )))

Unknown dedi ki...

zekanın ölçülmesi mi uyaranlarla elden geldiğince hareketlendirmesi mi
daha önemlidir hiç ölçülmemesi mi daha iyidir doğal mecrasında akması mı bilemedim ama günmüzde
ehliyet kurslarında bile bu test yapılıyor ne kadar doğru sonuçlar verir bilmem
çocuktan beklentiyi yükselttiği ortada bu da çocukalrı yoruyor mutsuz ediyor bu işi çözen varsa beri gelsin:)))

Unknown dedi ki...

Eugenics is "the study of, or belief in, the possibility of improving the qualities of the human species or a human population by such means as discouraging reproduction by persons having genetic defects or presumed to have inheritable undesirable traits (negative eugenics) or encouraging reproduction by persons presumed to have inheritable desirable traits (positive eugenics)."(wkipedia)

verdiginiz link irkciligin "bilimsel" kilifina yöneltiyor. enteresan bir deneyim oldu, bunlar da varmis diye hatirlatildik. cumhuriyet baslangici "kafatascilari"ni bize andirdi. bugün de aramizda dolasani var muhakkak. iq testi nin yanlgilari hakkinda bu kitabi öneririm:

The Mismeasure of Man
is a 1981 book written by the Harvard paleontologist Stephen Jay Gould (1941-2002). The book is a history and critique of the methods and motivations underlying biological determinism, the belief that "the social and economic differences between human groups—primarily races, classes, and sexes—arise from inherited, inborn distinctions and that society, in this sense, is an accurate reflection of biology."[1]
The book also critiques the principal theme of biological determinism, that "worth can be assigned to individuals and groups by measuring intelligence as a single quantity." Gould discusses two prominent techniques used to measure such a quantity, craniometry and psychological testing. According to Gould these methods suffer from "two deep fallacies." The first fallacy is of reification, that is, "our tendency to convert abstract concepts into entities." These entities include IQ (the intelligence quotient) and g (the general intelligence factor), which have been the cornerstone of much intelligence research. The second fallacy is one of ranking, or our "propensity for ordering complex variation as a gradual ascending scale."
The Mismeasure of Man skeptically investigates "the abstraction of intelligence as a single entity, its location within the brain, its quantification as one number for each individual, and the use of these numbers to rank people in a single series of worthiness, invariably to find that oppressed and disadvantaged groups—races, classes, or sexes—are innately inferior and deserve their status."[2] (wikipedia)

Gul dedi ki...

Ben bezis'in fikrine katilmiyorum. Duruma bir de ustun yetenekli cocuk yonunden bakmak lazim. Onlar icin de durum hic kolay degil. Eger bu cocuklari sinifta yok sayip ilgilerine gore davranilmazsa, hic zevk almadiklari bir okul ortami icinde kalirlar.
Boyle cocuklar zeki olduklari icin herseyi zaten kendi kendilerine basarabilirler diye dusunuluyor. Halbuki onlarin egitimi hic de kolay degil. Sanki baska bir dunyada yasiyor, hayal dunyasi, algilari o kadar farkli ki. Bu yuzden onlarin durumunu anlayan ogretmenler tarafindan yonlendirilmeleri gerekiyor.
Benim oglum ilkokul 2 ye baslayacak. Eger zeka testleri yapilip durumunu ogrenmeseydik, su anda bu tembel, ilgisiz cocukla nasil basa cikacagiz diye dusunuyor olacaktik.
Bu cocuklarin tesbiti kesinlikle ayirimcilik degil. Bilakis bu cocuklari en verimli sekilde hayata kazandirma cabasi...

kolay gelsin

Bezis dedi ki...

Benim IQ testlerinde karşı çıktığım nokta tam olarak neyi ölçtüklerinin belli olmamasıdır... Bir çocuğun IQ'sunun yüksek ya da düşük olduğunu öğrenmek çocuğa olan yaklaşımı pozitif olarak etkileyebilir ancak çocuk psikolojisi erişkinlerden farklıdır. Sizin yaptığınız pozitif ya da negatif ayrımcılığın çocuk üzerinde farklı ve istenmedik etkileri olabilir.

Bütün bunlar dışında çocuğun zeki olduğunu öğrenmekten bahsediyoruz ama zekayı yapılan bir testle ölçmek ne kadar yararlıdır, çünkü bu testlerden bazıları somut algıyı ölçerken bazıları soyut algıyı ölçmektedir. Yani bir çocuğa uygulayacağınız bir testte düşük sonuç alabilirken başka bir testte yüksek sonuç alabilirsiniz.
Bu testler her tip zekayı ölçmedikleri için de psikoloji bilimi tarafından sorgulanmaktadır.
Sevgilerle,

coldfish.org dedi ki...

Ben de cocukların kücük yasta bu sekilde ayrılmasından yanayim. Daha farklı düşünen cocukların küçük yaşlarda genele uydurulduğunu ve bir bakıma asimile edildiğini görmek istemiyorum.

Umarım eğitim düzenimiz -Almanya ve diger gelişmiş ülkelerde olduğu gibi- öğrencileri yeteneklerine ve zekalarına göre erken yaşlarda yönlendirmeyi kısa zamanda başarır.

Bu arada verdiğiniz genel IQ haritasının çok doğru olduğuna inanmıyorum. Çinin öncü olduğuna.. :)

http://en.wikipedia.org/wiki/File:QHC_Lynn_Vanhanen_2006_IQ_and_Global_Inequality.png

Bu linkteki haritaya da bakmanızı tavsiye ederim.

not: Blogunuzu okumaya doyamıyorum, umarım hep bu şekilde yazmaya devam edersiniz. Sevgiler,saygılar..

Pelin dedi ki...

Merhabalar, cok ilginc, bir o kadar da tartismali bir konuya deginmissiniz. Ben de cok onemli olduguna inandigim iki noktayi eklemekten alikoyamadim kendimi:

Bunlardan birincisi sosyal psikoloji literaturunde "kendi kendini gerceklestiren kehanet" kavrami altinda siklikla bahsi gecen bir deneydir: Arastirmacilar bir ilkokul sinifina gider, cocuklara (guya) bir zeka testi yapar ve testin sonuclarini sinifin ogretmenlerine teslim ederler. Birtakim ogrenciler hic beklenmedik bir sekilde ustun zekali cikmislardir bu teste gore. En azindan ogretmenler buna inanmaktadirlar! Zira aslinda arastirmacilar rastgele secmislerdir bu "ustun zekali" ogrencileri, amaclari yalnizca ogretmenleri tarafindan superzeka sanilan cocuklarin akademik performanslarinda bir degisiklik olup olmayacagini gormektir. Nitekim dramatik bir iyilesme gosterir bu siradan cocuklar! Bu "kendi kendini gerceklestiren" bir kehanettir, cunku ogretmenler aslen ortalama zekali olan cocuklara ustun zekali muamelesi yaparak, onlarla ozel olarak ilgilenerek bu cocuklari bir sekilde motive etmis, onlari kendilerine inandirmis ve basari duzeylerini arttirmayi basarmislarir. Buradan su dersi cikariyorum ki ben, HER COCUK'un zekasi biraz ilgiyle, ozenle arttirilabilir.

Ikinci belirtmek istedigim (ve usttekiyle alakali) husus da su ki, zekanin sabit, dogustan gelen bir sey olduguna inanmakla gelistirilebilir, degisebilir bir sey olduguna inanmak arasinda yarattigi sonuclar bakimindan daglar kadar fark var. Bir dizi arastirma gosteriyor ki zekanin gelistirilebilir, cabayla, calismayla yukseltilebilir bir sey olduguna inananlar genel olarak cok daha basarili oluyorlar, bir basarisizlik karsisinda cok daha cabuk toparlaniyorlar, kendilerini aptal gibi hissetmelerini saglayacak dahi olsa daha yeni, daha zor seylerle ilgilenmekten kacinmiyorlar. Buna mukabil zekanin sabit olduguna inananlar (hele hele de en bastan cok zeki olduklarina inaniyorlarsa) basarisizlik karsisinda daha cabuk yikiliyor, pes ediyorlar, kendilerini aptal hissettirecek ama onlari gelistirecek bir faaliyetle onlari zeki gosterecek ama gelistirmeyecek bir faaliyet arasinda secim yapmalari istendiginde kolayini seciyorlar. Bu yuzden cocuk egitiminde genel olarak zekayi degil, gosterilen eforu ovmek tavsiye ediliyor, "benim zeki yavrum, ne iyi not aldin" yerine "benim caliskan yavrum, ne guzel calistin, ne guzel not aldin" gibilerden... Cin, Japonya gibi "zeki" bilinen, su haritada da oyle gozuken ulkelerin kulturlerinde de "emek", "caba", "efor" cok yuce gorulen, bastaci edilen kavramlardir hep nitekim. Cok uzattim lafi, risaleye dondurdum blog yorumunu ama ozunde sunu demek istemistim: Bir cocuga zeka testi yapip ona "sen cok zekisin" yaftasini yapistirmak, onu bunun uzerinden ovmek ve degerlendirmek uzun vadede yarardan cok zarar getirebilir, hele hele ki cabanin, calismanin degeri yeterince vurgulanmazsa. Ve her cocuk ozel ilgiden ve de zekanin okumakla, calismakla, emekle artacak bir sey olduguna inanmaktan buyuk fayda gorur.

Bu guzel blog icin sagolun varolun ayrica :-)

seyabb dedi ki...

Ne yazık ki çocukların zekası yada yeteneği insanlığın varoluşundan itibaren sorgulanmakta; elde edilen öngörülerle kişiye karşı olumlu yada olumsuz davranışlar geliştirilmekte.Üstün zekalı çocukları seçip yetiştirmek tabi ki önemli ama dikkatini yoğunlaştıramayan zeki ama dikkat süresi kısa bireylere daha az ilgi göstermek te inanılmaz bir adaletsizlik.Geçmişte pek çok dahinin dikkat süresi oldukça kısa.Bence bireyler

ilgi alanlarına göre farklı eğitim almalılar.Ancak herkese aynı ilgi ve istekle yaklaşılmalı.