Salı, Nisan 06, 2010

boş sınıfta hapislik





Bugün bir lise öğretmeni kapıdan girer girmez
"Hocam hiç lafı dolaştırmayacağım, rapor almak istiyorum" dedi
Neden rapor almak istediğini sordum
"Ben 12. sınıflara ders veriyorum. Şu anda sınıflar hemen hemen boş, ya bir-iki öğrenci var, ya hiç yok. Veliler dilekçe vererek öğrencileri izinli saydırdılar. Fakat okul idaresi bizim ders saatlerinde sınıfta oturmamızı istiyor. Ben de boş sınıfta oturmaktan sıkıldım" dedi



"Ders saatleri dışında nerde oturuyorsunuz?" diye sordum
"Ders saatlerimiz dışında okulda olma zorunluluğumuz yok. Benim haftada 14 saat dersim var. O saatlerde gidiyorum. Diğer okullarda da öğretmenler ders saatlerinde geliyor ama öğretmenler odasında oturuyor, film izliyor ya da sohbet ediyorlar" dedi
"Sınıfta kullanabileceğiniz dizüstü bilgisayarınız yok mu?" dedim.
"Var ama boş sınıfta hapis gibi oturmak istemiyorum" dedi


Kendisine hasta olmadığı için rapor veremeyeceğimi söyledim.

Bu konuda geçen yıl yazdığım bir yazı burada

20 yorum:

Mustafa Öztürk dedi ki...

Verseydiniz raporu ya :)Şimdi o öğretmen sürgüne gittiği yılları hatırlayıp "zaten dürüstlükten ne zaman fayda gördüm ki" diye dönmüştür eve.

uzmanamator dedi ki...

Çok üzücü ne zaman düzelecek eğitim sistemimiz neden böyle olmak zorunda ve neden sadece ülkemizde bu iş böyle ,bu iyi bir sistem olsaydı bize önerenlerin de kullanıyor olması gerekmez miydi ?

Unknown dedi ki...

bence mantıklı bir davranış olmuş.. boş sınıfta oturmaktan dert yanan bir öğretmen açsında gözünü sırtından ter akarak çalışanları görsün..

bu arada bir sorum olucak siz doktorlara.. üretimden kalkan bir ilactan doktorların nasıl haberi olmaz ? yoksa bu da az önceki öğretmenin mantığıyla "bitsede gitsek" modunda reçeteye yapılan bir karalama mıdır ?

Mustafa dedi ki...

Biz öğrencilerin de yakındığı durum: Doktordan rapor alamamak :)

kamøløsø dedi ki...

Ya, üzüldüm. Bence de keşke verseydiniz. Ben liseye giderken henüz daha dilekçe vererek okuldan muaf olmak mümkün değildi.
Doktor doktor rapor almak için dolaşmak zorunda bırakılırdık! Tama yaptığınız davranış yapılması gereken, doğru olan. Ama neremiz doğru ki? YÖK gibi bir bela-canavar-saçmalık olunca başımızda, doğal olarak doğru davranan insanlar sevilmeyenler oluyor. Ben de itiraf edeyim, hiç sevmezdim rapor almak için geldim deyince ben veremem başka birisine git diyen doktorları :D. O kadar çaba harcayıp sıra alıp ayağına kadar gelmişken neden aynı şeyleri tekrar yapmak zorunda bırakılırdım ki? eninde sonunda alıyorduk raporu zaten.
Neyse; ben nefret ediyorum bizi rapor almak için doktor doktor gezmek zorunda bırakan eğitim sistemimizden... Böyle bir eğitim sistemimize sahip olmamızın sebebi olan bu ülkenin yöneticilerinden! Tek yol anarşi!! Dur ya, nerden çıktı şimdi bu. Keşke o raporu verseydiniz diyordum.

seda dedi ki...

sahte rapor konusunda sizi haklı buluyorum, isminde bile etik olmayan bir kavram geçerken ve yapmakla yükümlü olmadığınız bir işi, size yaptırmaya çalışanlara karşı yaklaşımınızı anlıyorum. ama yine de içime sinmeyen bir nokta onu belirtmeden edemeyeceğim.

ben üniversite 3. sınıf öğrencisiyim. anadolu lisesinden mezun oldum. össye hazırlandığım yıl, okula her gün nisan ayının ortasına kadar gittim. devamsızlık hakkım ve 15 günlük bir raporla geri kalan zamanda okula gitmeme gerek kalmıyordu böylece. rapor işini de babama açtım, şiddetle karşı çıktı, gidip herhaangi bir doktordan sahte bir rapor isteyemeceğini söyledi. ben ona yalvardım yakardım neden mi? çünkü okul benim için büyük zaman kaybına neden oluyordu, son sınıfta herhangi bir şey öğrenmediğim gibi sınıfın kargaşasında çalışamıyorduk. okula gelmediğim zaman da dersaneye gidip anlamadığım tüm noktaları sorup öğrenme şansım oluyordu. okuldan sonra gittiğimde ise çoğu zaman kalabalıktan bana soru sormak için zaman bile kalmıyordu. özel hoca için de bütçemiz yoktu.

diyebilirsiniz ki durumunuzu acıklı hale getirmeyin. ama babamın jenerasyonu ve bu blogun 30 yaş üzerisindeki takipçileri sizin lise döneminizle bizim aramızda çok büyük fark olduğunu anlamaya çalışmalıdır. babam 300,000 kişiyle sınava girip ortalama bir puan alıp mühendisliğe girerken ben 1,700,000 kişiyle sınava girdim. kaldı ki girdiğim sene sınav konularına 20 konu ekleyerek ösym pek de centilmence bir harekette bulunmadı.

babam raporu aldı en sonunda ben o sürede eksiklerimi tamamladım ve istediğim bölüme girdim. o rapor olmasaydı, 1 sene daha hazırlanmak zorunda kalabilirdim. 1 sene kaybetmek bana çok koymazdı, ama aileme maddi yönden baya koyuyordu. beni bir daha dersaneye gönderemeyebilirlerdi çünkü sırada daha kardeşim vardı. tüm hayallerimi ertelemekle kalmaz onları kaybedebilirdim de.

sistemi kötüleyebilirsiniz, bu hepimizin bildiği bir şey. bir şeyi de değiştimez bu. sistemi bu hale getirenler utanmamalılar bence de. ama öğrenciler bu sistemin sadece mağdurları, aileleri de yolunacak koyunları. bu yüzden geri çevirdiğiniz her çocukta, onları bir kez daha sistem mağduru yapabilme ihtimaliniz olduğunu unutmayın. tabiki son karar sizin ben sadece fikrimi beyan etmek istedim.

öğretmene ise diyecek söz bile bulamıyorum.

doğancan dedi ki...

Böyle bir durum acaba gerçekten sadece Türkiye 'de mi vardır? Bunu bilmek istiyorum ben.

aysema dedi ki...

Sevgili Doktor,

Siz doğru olanı yapmışsınız. Ancak keşke herkes görevinin gereği neyse onu yapsa... Başka öğretmenler, başka öğrenciler, başka çalışanlar bir tanıdığı bulup doktora gitmeden raporunu almıştır.

Ve resmi kayıtlarda son sınıflar dahil okullarda eğitim-öğretim kesintisiz devam ediyordur. Hatta sınıf defterlerine bakarlarsa o boş sınıfta ne kadar önemli konular anlatılmıştır, dersler yapılmıştır, imzalar atılmıştır. Yeter ki minareler kılıfına uydurulsun. Bu bilinmiyor mu, biliniyor.

Peki suçlu öğretmen mi?
Öğrenci yoksa, öğretmeni sınıfta oturtmanın mantığı ne? Sistemi öyle kur ki çocuk okula gelsin.

Artık eğitim parayla alınır oldu. Parası olan bilgiyi satın alıyor, öğretmeni evine getirebiliyor.
Tıpkı sağlıkta olduğu gibi değil mi?

Ya da dershanelerin sadece öğretime yönelik koşullarında yarışıyor. Eğitim kaygısı olmadığı için ve öğrenciler müşteri gibi görüldüğü için dersane tarafından çocuğun yaptığı ne olursa olsun hoş karşılanıyormuş gibi davranılıyor, öğrencilerin sırtı sıvazlanıyor. Sonra kazananlar üniversiteye gidiyor. Diğerleri ertesi yıl yine dersanenin yolunu tutuyor.
Ana babaların durumunu yazmaya gerek var mı?

Sanki herkes üniversiteye gitmek zorundaymış gibi davranılıyor. Oysa meslek liselerini amacına uygun kullanabilsek, meslek sahibi ettiğimiz çocuklarımıza iş verebilsek;
zeki çocuklarımızı da bilim insanı olarak yetiştirsek, gereken koşulları sağlasak...

çocuklarımızı bazı art niyetli tarikatların eline bırakmasak,yurt dışına kaçırmasak....

Özür dilerim, çok uzattım...

Adsız dedi ki...

Bu 12. sınıfların izinli sayılması Hüseyin Çelik'in neden olduğu bir garabettir. Hazretin oğlu üniversite sınavına girdiği sene, liselilere bu izin verilmiş, daha sonraki yıllarda da gelenek haline gelmiştir.

cafeinnn dedi ki...

Sınıf bomboşsa, hiç öğrenci yoksa bu arkadaş öğretmenler odasında bekleyebilir. Ama 1 öğrenci bile gelmişse sınıfta olmak zorundalar. Dediğiniz gibi bilgisayarla ilgilenebilir, kitap okuyabilir. Zaten haftada 14 saat dersi varmış, o saatler içinde rapor almak istiyor öğretmen bey! Hiç gerek yok. Bence vermemekle iyi yapmışsınız, doğru karar.

Mare dedi ki...

Hmm ben insanlarin dürüstlüklerini, kendileri aleyhine de olsa dürüst kalabildikerinde anliyorum.Zira baskalarina karsi dürüst olmak cok kolaydir. Yani doktor, rapor vermemek kolaydir, ama kisinin kendi menfaatlerini kurban etmesi zordur.
Kendi menfaatinize de olsa, dürüstlük adina vazgectiginiz önemli birsey olursa haberimiz olsun ;)

Hürrem Sultan dedi ki...

Açık sözlü davranmış ama keşke verseydiniz.Yarın öbür gün Psikolojisi bozulmuş olarak gelirse sorumlusunuz:)

Adsız dedi ki...

1. sınıfta okuyan oğluma okulu tarafından önerilen bir kitabın üzerinde sbs logosunu görünce ne yapacağımı şaşırdım. 1. sınıfta sınav stresine neden olacaklar diye hemen özenle sbs yazısını bir etiketle kapattım.
Yasemin

Adsız dedi ki...

Afferin sayın doktarıma vallah billah en güzelini yapmışsın karşımdaki dürüstse ben neden dürüst davranmayayım kabilinden şok olmuştur sözümona hastanız ama öyle olması gerekirdi sevgili doktorum sizlere meslek hayatınızda başarılar diliyorum

Adsız dedi ki...

Turkiye de yasiyorsaniz, sahte raporuda vereceksiniz :) Bu bir Turkiye gercegidir.Her iki blogunuzuda hayranlikla takip ediyorum.Sahte rapor isine karsi oldugunuzuda onceki yazilarinizdan biliyorum.Bireysel ugraslar bu ulkede sistemi ve yanlislarini degistirmeye yetmez ne yazikki...olan sinifta oturan o yalniz ogretmene olur...tayland gezisinin devamini da bekliyoruz bu arada :)

Alper Bektaş dedi ki...

Tebrik ederim Doktor Bey, ahlaklı ilkeli olmanın her zaman daha değerli olduğunu öğretmenimize öğretmişşsiniz (!), belki ona da bir ders olur bu. Benim tavsiyem boş sınıfta oturup Ahlak ve Din Bilgisi kitaplarını otursun baştan aşağı bi daha okusun !

La Gazetta dedi ki...

Teşhis konmadan ve ilaç tedavisine başlamadan önce derdimi bir türlü anlatamadığımdan bana da rapor vermeyen ve beni bir çok devlet adamı, resmi toplantı, ekonomi toplantısı ve hatta afganistan savaşının ortasında içime hava basılmış gibi şişen bir karın, patlama noktasına gelen dayanılmaz bağırsak ağrıları çektiren 9 doktora selam olsun. Halbuki tek isteğim o dönemi zorda kalmadan evimin tuvaletinde geçirmekti.
bkz: ülseratif kolitin belirtileri.

Bir reklam var ya bu aralar bir f16, bir uzay istasyonu vs. bunları çocuklar yaptı ama hiç biri bizim çocuğumuz değil diyen. siz birey olarak üniversite giriş sınavını kaldıramayacağınız için üniversiteye girmeye çalışan birine yardımcı olsanız keşke. Her öğrenciye verdiğiniz raporu da verilmiş bir burs olarak görün ruhen de iyi hissedersiniz belki. Öğretmene de verseydiniz çünkü o başka birisinin verdiği bursu sonuna kadar hak etmiş bence.

Ha aslında veriyosunuzdur. Sağlık bakanlığından, İl sağlık müdürlüğünden biri okur, görür başım belaya girer diye yazmıyorsanız doğruları o ayrı.

Damla dedi ki...

O gelen bir-iki çocuk niye geliyormuş, ne yapıyorlarmış onu da merak ettim.

Adsız dedi ki...

Öğretmen birini öldürmedi. Bu kadar "vah vah bunlar bile oluyor" edebiyatına getirmemek lazım durumu. Şansını denemek istemiştir. Açıkça söylemiş yani. Bir noktada o da eleştirel yaklaşmış. Bu öğretmen doktorun bir yakını olsaydı?

Bu açıdan Mare rumuzlu arkadaşımızın güzel yorumunu okumak gerekiyor.

Adsız dedi ki...

10 yıllık öğretmenim daha bir gün rapor alabilmişliğim yok.

Geçen gün doktora gittim boğazın haritaya dönmüş dedi.Meslek hastalığı malum.

İki gün rapor rica ettim vermedi. Hadi bakalım onun tabiriyle harita gibi boğazla derse.

İyi de be adam ben zaten iki gün rapor alarak bütün hafta alacağım ek ders ücretinden vazgeçiyorum kuş gibi maaşımla, demek ki bir sorun var.