Perşembe, Haziran 22, 2006


Bugün antidepresan ilaç yazdırmaya gelen Tetrapak'dan emekli olmuş bir işçi ile konuştuk. Tetrapak yılda 250 milyon kutu kapasiteli son döneme kadar Türkiye’de tekel oluşturmuş bir kuruluşmuş. Kapasitesinin büyük bölümü İran ve Türki Cumhuriyetlere ihraç ediliyormuş.
Bir kutu dıştan içe sırasıyla polietilen, karton, polietilen, alümnyum, yapıştırıcı polietilen ve koruyucu polietilen olmak üzere altı katmandan oluşuyormuş. Fabrika malzemeyi tabaka halinde dolum yapan tesise veriyor, yine fabrikanın sattığı makinelerde tabaka kağıt önce boru haline getiriliyor, makineden geçerken önce altı , sonra içine süt vs dolarken bir kelepçeyle üzeri, içinde hiç hava kalmayacak şekilde kapanıyormuş. İşin püf noktası içinde hiç hava kalmaması imiş. İçinde hava kalırsa ya da kutu darbe alıp alüminyum tabaka hasar görürse, içindeki son kullanma tarihinden önce bozulurmuş.Alüminyum ışık almaması içinmiş. Tetrapak bu makineleri verirken sadece benim ürettiğim kağıtları kullanacaksınız diye sözleşme imzalıyor, servisleri bakımını piyasadan yüksek fiyatlarla yapıyormuş. İki yıl önce yurdışında bir firma dava açıp kazanınca bu tekel ortadan kalkmış, şimdi Tetrapak’ın verdiği makinelerde başka fabrikaların malzemelerine dolum yapılabiliyormuş. Hemen Tetrapak’tan ayrılanların kurduğu fabrikalar piyasaya ortak olmuşlar. Poşetsan diye bir firma 200 cc lik kutularda pazara epey hakim olmuş. Tatrapak da yeniden yapılanmaya gitmiş. Alman bir müdür gelmiş, ortalığın dumanını attırmış. Satış fiyatlarını %20 civarında indirdiği gibi bütün giderleri de kısmış. Yemekler kartla yenir olmuş, geçen sene günlük yakıt dahil 70 ytl yevmiye ile çalışan işçi servisleri bu sene 40 ytl ye çalışıyorlarmış. Hepsi mazot parasına dayanamayıp daha az yaktığı için Volkswagen minibüsler almışlar

Hiç yorum yok: