Bugün 16.yy da yaşamış bir Osmanlı vezirine ait vakfın yöneticisi ilaç yazdırmaya geldi. Ne kadar süreyle yönetimde kalacağını sordum. “Ömür boyu” dedi. 657 sayılı yasaya tabi devlet memuruymuş ama bir usulsüzlük olmadıktan sonra görevden alınamıyormuş. Yargılanabilmesi için de bakanlar kurulu onayı gerekiyormuş“Osmanlıdan kalan vakıflar medeni kanuna tabi değillerdir. Kendi vakfiye metinlerine göre çalışırlar, bir nev’i anayasalarıdır. Vakfı kuran, vakfın nasıl işleyeceğini de en ince ayrıntısına kadar belirtir. Mesela bizim vakfın kuruluşu 1500’lerde. Hala ilk gün yazılan ve bir nevi noter onayı gibi, kadıya da onaylatılan vakfiye metnine göre hareket ediyoruz” dedi “Ne gibi ayrıntılar var?” dedim “Mesela bir yemek mi verilecek, kazanın nereden, etin nereden, pirincin nereden alınacağına kadar, bir camide sabahları üç güzel sesli müezzin tarafından nelerin okunacağına kadar. Şuradaki mülkün akarı, efendim, Mekke’de şuranın bakımına harcanacak gibi her şey o anayasada yazıyor, biz de ona göre hareket etmeye çalışıyoruz. Tabi geçmiş 500 yılda kötü yönetimler olmuş, malların bir kısmı kaybedilmiş, yurt dışında kalmış. Mısır’da Suriye’de Balkan’larda kalan çok mülklerimiz var, hepsi yabancı devletler tarafından kamulaştırılmış. Kamulaştırırken defterdeki numaralarını da değiştiriyorlar ve artık bulması çok güçleşiyor. En son Başbakan, Suriye lideriyle malların değiş tokuşu konusunda anlaşma yaptı. Biz de orada kalan mülklerimizi bildirdik , bekliyoruz. Onun dışında biz de uygun arsa mülk bulduğumuz zaman vakfa alıyor mal varlığını arttırıyoruz” dedi.
türkiyede,bu vakif yagmasi cok ilginc,kim kaparsa elinde kalmis,izine gelince bakiyorum,500 senelik caminin bahcesi,50 sene evvel ishani ile kaplanmis,bunun geliri nereye gider,kim kontrol eder,seffaflik nerde,99 mafyanin biri büyük bölümü
Hayat sanki bir deniz, biz de suyun üzerinde ilerliyoruz. İlk zamanlarda, çocuklukta falan, deniz çok dalgalı, sen ise sanki ufak bir salın üzerinde çırpınıyor, bir an önce hızlı hızlı gitmek istiyor, ancak pek fazla yol alamıyorsun.
Zaman geçtikçe teknen büyüyor, kalitesi ve hızı artıyor, ancak senin hızlı gitme isteğin git gide azalıyor.Yavaş yavaş tadını çıkararak gitmek, etrafı seyretmek istiyorsun. Ancak çocuklukta hızlı gitmek ne kadar zorsa, yaşlandıkça yavaşlamak da o denli zorlaşıyor. Bütün motorlarını istop etsen bile artık kocaman bir gemi olmuş olan aracın çarşaf gibi denizin üzerinde hızla ve sessizce kayıyor. Sen ise güverteden geminin pruvasının yardığı suların iki yana doğru açılarak uzaklaşmasını ve ufukta beliren karşı kıyının hızla yaklaşmasını hüzünle izliyorsun.
3 yorum:
Çok ilginç, böyle işlerle uğraşan insanlar mı varmış aramızda? şaşırdım...
diğer bloğunuza da yazdığım gibi sonunda baştan sona keyifle ve hiç sıkılmadan okuyabileceğim bir blog buldum. lütfen yazmaya devam. :)
türkiyede,bu vakif yagmasi cok ilginc,kim kaparsa elinde kalmis,izine gelince bakiyorum,500 senelik caminin bahcesi,50 sene evvel ishani ile kaplanmis,bunun geliri nereye gider,kim kontrol eder,seffaflik nerde,99 mafyanin biri büyük bölümü
Yorum Gönder